Mustafa Kahya Danışma Meclisi Sonuç Bildirisi | Eylül 2019

“Yeniden Kuruluş ve İttifaklar” başlıklı Danışma Meclisimiz 14-15 Eylül’de Ankara’da toplandı. Danışma Meclisi toplantımız, 17 Eylül 2014’te yaşamını yitiren, Partimizin önde gelen kurucularından, sosyalist hareketin emekçi ve önderlerinden Mustafa Kahya yoldaşın anısına ithaf edildi.

Dünyada kapitalizmin zaman zaman ve yer yer ağırlaşarak süregelen ekonomik krizinin esasen kapitalizmin politik, ideolojik ve kültürel krizinin yalnızca bir yönünü oluşturduğu, bu sistemin insanlığın ve doğanın varoluşu için “yakın tehdit” teşkil ettiği bir dönemdeyiz. Kapitalizmin bu çok yönlü krizine, onunla sarmal ve sürekli etkileşim halinde küresel çapta bir ekolojik kriz eşlik ediyor; bu krizin akut bir veçhesi olarak da iklim krizi an be an günlük yaşamımızda etkisini arttıran bir tehlike oluşturuyor.

Kapitalizm, mevcut sermaye birikim rejimlerinin tıkanması sonucu girdiği krizden, Endüstri 4.0 adıyla anılan ve yapay zekanın üretimin hatta yaşamın her alanına uygulanmasına dayanan yeni bir sermaye birikim rejimiyle çıkmaya çalışıyor. Bu yeni teknoloji ve üretim modeli, bir yandan kapitalist egemenlerin toplumun/insanlığın çok büyük bölümünü üretim süreçlerinden dışlayarak, “gereksiz nüfus” haline getirerek, fiziksel ve zihinsel kontrol altına alarak dünyayı bir distopyaya çevirme tehlikesini barındırırken; diğer yandan, sermayenin elinden alınıp insanlığın hizmetine koşulduğunda tüm insanların özgürleşmesini ve düşünsel/kültürel/sanatsal yönden olağanüstü gelişmesini, doğanın ve insanın uyum içinde birlikte varoluşunu sağlama olanağını sunuyor. İnsanlık, tarihinde hiç olmadığı kadar yaşamsal bir aciliyet arz eden, “ya kapitalizm altında yok oluş, ya da komünizme yönelerek özgürleşme” ikilemiyle karşı karşıyadır.

İçeride ise Türkiye ekonomisinin giderek bu küresel krizden daha fazla etkilendiği, bu etkinin giderek artan işsizlik oranları, yoksullaşma, kötüleşen çalışma koşulları vb biçimler altında işçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin yaşam koşullarını cehenneme çevirdiği bir dönemi yaşıyoruz. Kadınlara ve LGBTİ+ bireylere erkek şiddeti ve cinayetlerin arttığına, doğanın ve yaşam alanlarının sermaye birikimi uğruna daha yoğun ve yaygın biçimde talan edildiğine şahit oluyoruz. AKP-MHP-Ergenekon bloğunun faşizmi devlet biçimi olarak kurumsallaştırma, toplumda erkek egemenliğinin ve muhafazakarlığın en karanlık, en faşizan biçimlerini hakim kılma yönündeki saldırılarının çeşitli biçimler altında sürdüğünü, iktidar bloğunun içerideki otoriterleşme politikasının dışa/bölgeye yönelik de savaşçı/istilacı bir biçim aldığını görüyoruz.

Ama bütün bu kötüye gidiş tablosunun karanlığının bir ucundan yırtılmakta olduğunu ve altından parlayan bir ışık demetinin giderek büyüdüğünü de görmekteyiz. İktidarın tüm baskı ve şiddetine, dezenformasyon kampanyalarına, yargı eliyle yapılan darbelere rağmen mevcut faşist gidişata itiraz eden geniş bir siyasal güçler yelpazesi önce 31 Mart yerel seçimlerinde, sonra İstanbul yerel seçiminde faşist bloğa “Dur” dedi. Zaten faşizmi kurumsallaştırma çabalarına öteden beri çok çeşitli biçimlerde direnen Kürt halkı, kadınlar, Aleviler, işçi ve emekçiler son yerel seçimlerde faşizm güçlerine bir darbe indirdi. Bu darbe faşist bloğu nihai olarak durduramasa da, bu güruh iktidarda olmanın gücüyle saldırılarını sürdürse de, muhalefet güçlerinin giderek artan cesareti ve kararlılığı karşısında yalpalama, güç ve enerji kaybetme emareleri gösteriyor.

Ancak faşizmin kurumsallaşması tehdidi ciddiyetini korumakta ve bu tehlikeye karşı mücadeleyi yükseltme görevinin başatlığı sürmekte. Dahası AKP’nin olası çözülmesiyle demokrasinin inşasına ve demokrasi güçlerinin iktidarına yol açılacağı beklentisi bir hayli uzaklarda durmakta. Faşist blok, elinde tuttuğu iktidar olanaklarıyla ve muhalefetin dağınıklığından yararlanarak yaşadığı krizleri erteleyebilmekte, örtebilmektedir. Demokrasi güçleri faşizme karşı en geniş Demokrasi Cephesini oluşturamadıkları ve etkin politikalarla toplumsal alanı biçimlendiremedikleri sürece de faşist bloğun iktidardaki ömrü uzayacaktır.

Danışma Meclisimiz işte bu koşullar altında toplandı.

Partimizin adını da oluşturan “Sosyalist Yeniden Kuruluş” görevi, Partimizin kurulduğu yıllardan bugüne, aciliyeti ve ehemmiyeti artmış biçimde önümüzde duruyor. Danışma Meclisimizde, dünya ölçeğindeki, çok boyutlu ve çok katmanlı bu görevin yerine getirilmesinde Parti olarak üzerimize düşenleri ne ölçüde gerçekleştirdiğimizi veya gerçekleştiremediğimizi değerlendirdik. Sosyalist hareket içindeki Marksizmin temel taşlarına dayanarak teorik-politik-örgütsel yenilenmeyi hedefleyen, devrimi güncel bir görev olarak gören, enternasyonalist güçlerin işçi sınıfı hareketiyle eş-zamanlı ve organik yeniden kuruluşunu ve daha geniş boyutta ülkenin, bölgenin ve dünyanın yeniden kuruluşu perspektifi doğrultundaki eylemini içeren “Yeniden Kuruluş” sürecinde Parti olarak önümüze koyduğumuz hedeflerin çok gerisinde kaldığımızı, bu yöndeki çabalarımızı güçlendirmek ve hızlandırmak gerektiğini tespit ettik.

Danışma Meclisimizde bir kez daha teyit ettik ki, AKP-MHP-Ergenekon bloğunun faşizmi kurumsallaştırma çabalarını başarısızlığa uğratıp tersine çevirme, bu yönde en geniş demokrasi cephesini oluşturma, kapitalizmin dünya ve Türkiye ölçeğindeki krizinin işçi sınıfı ve emekçiler üzerindeki yıkıcı etkilerini karşılama ve emekçilerin öfkesini sistemin kendisine yöneltme görevlerinin yerine getirilmesi de “Yeniden Kuruluş” doğrultusunda somut ve güçlü adımlar atmayı gerektiriyor.

SYKP, varoluşunun gerekçesi olarak gördüğü “Yeniden Kuruluş”un devindirici, öncü gücü olmayı en önemli hedeflerinden biri olarak tespit etmekle birlikte, kendisinin yeniden kuruluş zemininin ögelerinden biri olduğunu ve sürecin tüm yeniden kuruluşçu güçlerle karılarak hep birlikte yürütülebileceğinin de altını çizmektedir.

Danışma Meclisimiz, yeniden kuruluşçu zemindeki örgüt, çevre ve bireyleri vakit kaybetmeksizin bir araya gelmeye, güçlerini, yeteneklerini, becerilerini, birikimlerini ortaklaştırmaya ve tarihsel görevlerini yerine getirmeye çağırır. Partimizin bu yoldaşlarımızla organik bir bütünleşme için gereken her türlü çabayı ve fedakarlığı göstereceğini teyit eder. Bu yönde somut adımlar atmasını Partimizin merkezi organlarına tavsiye eder.

Yeniden Kuruluş’un çok önemli bir veçhesini İttifaklar alanı oluşturmaktadır. Her ne kadar ittifaklar alanının tümünü kapsamamakta ise de, “stratejik ittifak”ımızın güncel biçimlerini oluşturan Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) bu bağlamda belirleyici bir konumda olduğu açıktır. Her şeyden önce yeniden kuruluşçuluğun potansiyel güçlerinin büyük bölümü HDP ve HDK bileşen ve üyelerinden oluşmaktadır. Öte yandan özellikle HDP, faşizmin kurumsallaşmasının önündeki en önemli engellerden biri, ülkenin demokratikleşmesi ve özgürlüklerin genişlemesi için çabalayan en dinamik ve tutarlı siyasal aktördür.

Faşist iktidar bloğunun yıllardır sürekli olarak HDP’ye saldırmasının, Partinin eş genel başkanları ile çok sayıda milletvekilinin hapiste tutulmasının, önceki dönem 100’e yakın belediye eşbaşkanının, daha sonra 31 Mart seçimlerinde seçilen Diyarbakır, Van ve Mardin belediye eşbaşkanlarının görevden alınıp yerlerine AKP memurlarının atanmasının, onbinleri bulan sayıda HDP yönetici ve üyesinin tutuklanması ve/veya mahkum edilmesinin, yandaş medya ve devletin tüm iletişim olanaklarıyla hakkında kara propaganda yürütülmesinin nedeni, HDP’nin işte bu tutarlı ve kararlı tutumudur.

HDP’ye yönelik bu ağır ve kapsamlı saldırılar, aynı zamanda bu partiyi kriminalize ederek diğer antifaşist güçlerin HDP ile Demokrasi Cephesi içinde buluşmasını ve bu ittifakın faşizmi durdurmasını engellemeye yöneliktir.

Dolayısıyla, HDP’ye yapılan saldırılara karşı dayanışmayı yükseltmek tüm anti-faşist ve demokrasi güçlerinin acil ve ertelenemez görevidir.

Danışma Meclisimiz, kurucu bileşeni olduğumuz partimiz HDP’nin güçlenmesi, siyaset sahnesindeki tarihsel misyonunu layıkıyla yerine getirmesi için SYKP’nin tüm gücüyle gayret göstermeye devam edeceğini bir kez daha vurgular. Danışma Meclisimiz, emekçi ve ezilen kitlelerin öz-örgütlenmesi ve öz-yönetimi, doğrudan demokrasi fikrine dayanan HDK’nin bu misyonunu yerine getirememesinin öznel ve nesnel (toplumsal alana ilişkin) nedenlerini değerlendirerek, bu temel, uygulanması vazgeçilmez ve ertelenemez fikrin hangi biçimlerde hayata geçirileceğine ilişkin HDK bileşenlerinin etkin bir tartışma süreci başlatması gerektiği sonucuna varmıştır.

Türkiye’de sosyalist yeniden kuruluş sürecinin ivmesini ve etkinliğini belirleyecek önemli bir faktör de, başta SYKP olmak üzere yeniden kuruluşçu yoldaşlarımızın bu fikri kendi iç-yaşamlarında ve siyasal faaliyetlerinde hayata geçirmeleri ve bunun meyvelerini almalarıdır. Yeniden kuruluşçuluk, aynı zamanda SYKP’nin sürekli biçimde kendisini yeniden kurmasını, öz-dönüşümünü gerçekleştirmesini, tüm toplumsal dinamikler içinde yerleşip oraya güç verirken oradan beslenmesini, sürekli yeni mücadele ve örgütlenme biçimlerinin arayışında olmasını, mücadele içinde ortaya çıkan yeni araçları benimseyip kullanmasını gerektirir.

Danışma Meclisimiz, Türkiye’de yeniden kuruluş fikrinin bu denli soluk olmasında Partimizin yukarıda belirtilen siyaset tarzını layıkıyla hayata geçirememesinin, bu fikri ete kemiğe büründürememesinin de ciddi oranda bir payı olduğunu tespit eder. SYKP’nin emek, kadın, gençlik, LGBTİ+, doğa ve yaşam savunusu vb tüm toplumsal dinamikler içinde konumlanması, kök salması ve bu dinamikleri işçi sınıfının öncülüğünde devrimci-dönüştürücü bir harekete çevirme yönünde mücadele etmesinin, gerek ülke ve bölgede, gerekse dünyadaki sosyalist yeniden kuruluş sürecine yapılacak önemli bir katkı olacağını vurgular.

18.09.2019