2013 Newroz’unda Diyarbakır’da okunan Abdullah Öcalan’ın mesajı çözüm sürecinin kapısını aralayarak Türkiye’yi yeni bir toplumsal-siyasal atmosfere taşıdı. Çatışmasızlık ortamı toplumsal muhalefet güçlerinin Türkiye siyasetinde etkili olmasının ve toplumsal çelişkilerin de öne çıkmasının olanaklarını artırdı. Gezi İsyanı böyle bir ortamda doğdu. Bu ortam HDK ve HDP’nin örgütlenmesini, güçlenmesini, toplumsal etkisinin artmasını kolaylaştırdı.
Cumhurbaşkanlığı ve 7 Haziran seçimlerinde elde edilen başarı bu koşullarda gerçekleşti. Kürdistani taleplerin yanı sıra Türkiye’nin tüm emekçi ve ezilenlerinin taleplerini kapsayan ve ortak yaşam anlayışına dayanan “Yeni Yaşam” çağrısı bu koşullarda topluma demokratikleşme ve özgürleşme umudu verdi.
2013’le birlikte ortaya çıkan durumun toplumsal muhalefetin lehine sonuçlar doğurduğunun adım adım görülmesine karşılık olarak AKP ve müesses nizam, durumu ortadan kaldırmanın hazırlıklarına girişti. 2014 Ekim’inde gerçekleştirilen MGK toplantısında başta Kürt hareketi olmak üzere toplumsal muhalefete saldırı kararı verildi. Bu karar doğrultusunda İç Güvenlik Yasası çıkarıldı, iletişim özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar getirildi ve benzeri uygulamalara girişildi.
Tüm bunlarla birlikte siyasi iktidar, hazırlıklarını yaptığı saldırının ilk adımlarını atsa bile 7 Haziran seçimlerine kadar “topyekün savaş konsepti” şeklinde hayata geçiremedi. Toplumsal muhalefetin yükselişinin ve HDP’nin rejim açısından hayati bir tehlike oluşturmasına doğru ilerlediğinin 7 Haziran seçim sonuçlarıyla daha net biçimde ortaya çıkması 2014 Ekim MGK kararlarının zaman geçirilmeksizin uygulamaya konmasını müesses nizam açısından zorunlu hale getirdi. Kurulmaya başlayan yeni ittifakları pekiştirdi. 7 Haziran Seçimleri’ni takiben adım adım bir darbe mekaniği işletilmeye başlandı.
“Çözüm sürecini buzdolabına kaldırıyoruz” diyerek Kürdistan’da saldırı siyasetinin derinleştirilmesi, Suruç ve Ankara katliamları, HDP’ye yönelik organize saldırıların yaygınlaştırılarak linç boyutuna vardırılması, HDP’li seçilmiş yöneticilere yönelik gözaltı ve tutuklama terörünün hızlandırılması, iletişim özgürlüğüne vurulan darbelerin arttırılması, basına yönelik baskı ve sindirme politikasının yoğunlaştırılması, her türlü araç kullanılarak toplumun kutuplaştırılması yukarıda belirttiğimiz konseptin somutlaşmış haliydi. Bu kanlı siyaset 1 Kasım seçimlerinde bir kez daha AKP’yi tek başına iktidara taşıdı. Bugün söz konusu savaş konsepti, el yükseltilerek sürdürülmekte.
Egemenlerin bu konseptine karşı Kürt Özgürlük Hareketi Kürdistan’da özyönetimi fiilen hayata geçirmeye yöneldi. Devletin, Kürt halkının bu meşru talebine yanıtı, tutuklamalar, infazlar, katliamlar, şehir kuşatmaları olunca uygulanmaya başlanan özyönetimlerin fiilen savunulması zorunluluk haline geldi.
26-27 Aralık tarihinde toplanan Parti Danışma Meclisimiz bu koşullar altında, Konferans ve Kongreleri öncesinde HDK ve HDP’nin yeniden nasıl yapılandırılacağı, hangi rolleri üstlenmesi gerektiği ve SYKP’nin bu örgütler içinde nasıl konumlanacağı konularını değerlendirdi.
HDK/HDP’nin işlevi ve temel özellikleri
HDK, tüzüğünde kendisini şöyle tanımlıyor:
“Kongre, tüm ezilenlerin ve sömürülenlerin; dışlanan ve yok sayılan bütün halkların ve inanç topluluklarının, kadınların, işçilerin, emekçilerin, köylülerin, gençlerin, işsizlerin, emeklilerin, engellilerin, LGBT (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans) bireylerin, göçmenlerin, yaşam alanları tahrip edilenlerin; aydın, yazar, sanatçı ve bilim insanları ile bütün bu kesimlerle mücadele yürüten güçlerin her türden baskı, sömürü ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve insan onuruna yaraşır bir yaşam kurmak üzere bir araya geldiği ortak bir dayanışma ve mücadele zeminidir. (Tüzük Madde 2 : Kongrenin Tanımı)”
Benzer ifadeler HDP’nin programatik belgelerinde de bulunuyor. HDP ayrıca kendisini -doğal olarak- siyasal alanda faaliyet gösteren bir örgütlenme olarak tanımlıyor. Şöyle ki: “HDP, toplumsallaşmış bütün sorunları, çözüm önerileri ve talepleri siyasallaştıran, bu taleplerin arkasındaki güçlerin sokaktaki sesini meclis kürsüsüyle birleştiren, onları demokratik siyasal iktidar hedefine yönlendiren, pratik yeteneği ölçüsünde de öncülük edebilecek olan bir politik öznedir.” (HDK-HDP ilişkileri çerçeve metni’nden)
Tabii HDK/HDP sadece bu programatik ifadelerle anlaşılamaz. HDK/HDP zemininin hangi politik ihtiyaçlardan doğduğuna, neyi hedeflediğine ve kimi karakteristik özelliklerine de bakılmalıdır:
- HDK/HDP, esasen Kürt Halk Hareketi ile Fırat’ın batısı da diyebileceğimiz “Türkiye”nin emekçilerinin ve ezilenlerinin ortak mücadele zeminini yaratmaya yönelik bir girişimdir.
- Kürt tarafı toplumsal bir gerçeklik olarak ortaklığın bir tarafını oluştururken, diğer tarafta işçi ve emekçiler ile ezilen toplum kesimlerinin henüz HDK/HDP’de fiilen, kitlesel olarak yer aldığını söylemek mümkün değildir. Ancak o kesimlerin taleplerini dile getiren sosyalistler ve çeşitli muhalefet dinamiklerinin enternasyonalist/demokrat öncüleri yer almaktadır. Bu durum, mücadelenin eşitsiz gelişiminin bir sonucudur. Bu nesnellik HDK/HDP’nin işleyişinde ve faaliyetinde kimi gerilimlere yol açmaktadır. Bu gerilimler pratikte aşılması gereken hakiki sorunlar olmakla birlikte doğurduğu sorunlara odaklanarak HDK/HDP’nin olanaklarını gözardı etme yaklaşımı kabul edilemez.
- Her ne kadar bugün SYKP’de buluşan öncül-bileşenlerin ve diğer enternasyonalist sosyalistlerin uzun zamandır oluşmasını savunduğu bir zemin ise de, pratikte KÖH’ün politik gücü ve ağırlığının çok büyük katkısı var ise de SYKP, HDK ve HDP’nin kurucu ve örücü bileşenidir. HDK/HDP içinde buna uygun olarak konumlanmaya devam edecektir.
- Batının sosyalist, demokrat, özgürlükçü güçlerinin varlığı, HDK/HDP zemininin ayrılmaz bir parçasını oluşturmakta, onun dinamizmine ve büyüme perspektifine yaşamsal katkılarda bulunmaktadır. Bu bağlamda en geniş demokratik işleyiş ve bileşen hukuku (güce bakmaksızın her bileşenin temsiliyeti ve söz hakkı) HDK/HDP’nin olmazsa olmazıdır.
- HDK/HDP, Türkiye halklarıyla Kuzey Kürdistan halklarının eşitlik ve demokrasi temelinde “ortak yaşam”ını kurmayı amaçlamaktadır. HDK/HDP tasarımı, inişli çıkışlı bir süreci, yüksek gerilimli siyasal çatışmaları hatta zaman zaman fiziki çatışmaları dışlamaksızın, esas olarak Kürt sorununun barışçıl çözümü olasılığına yaslanmaktadır.
Bu özellikleriyle HDK/HDP zemini Türkiye’nin (Fırat’ın batısı ve doğusuyla) demokratikleşmesi, özgürlük alanlarının genişlemesi ve özgür bir dünyaya giden kanalların açılması açısından büyük olanaklar sunuyor. Nitekim önce Cumhurbaşkanlığı, sonra 7 Haziran genel seçimlerinde HDP eliyle kazanılan başarı, bu olanakların küçük bir parçasının gerçeğe dönüşmesinin iyi bir örneğidir. Kürdistani seçmenin yanı sıra batının demokratik ve laik duyarlılıklarını, emekçilerin ve ezilenlerin taleplerini iyi bir dengeyle kapsayan seçim programlarıyla, özgürlükçü bir vizyonla Türkiye’nin dört bir yanından yanıt alınabileceği, çok farklı dinamiklerle temas sağlanabileceği görüldü. Büyük bir kısmı Fırat’ın Batısı’nda olmak üzere yaklaşık 2 milyon yeni seçmenin destek ve sempatisi kazanıldı.
AKP’nin totaliter ve faşizan bir yeni rejim kurma girişimleri ve devletin yeni savaş konsepti uygulama koşulları altında, odağında HDK ve HDP’nin olduğu daha geniş bir ittifak zemini yaratma ihtiyacı ve olanağı ortaya çıkmıştır. Geçici ve konjonktürel olarak ortaya çıkacak olanaklar dahil olmak üzere bu doğrultuda zaman geçirilmeksizin en geniş demokrasi güçlerinin talepleri doğrultusunda AKP’nin otoriter ve faşizan yönelimine karşı bir demokrasi cephesi oluşturulmalıdır.
Batıda toplumsal muhalefet dinamiklerinin uyarılması yeni ortaklık zeminlerinin kurulması konusundaki zorlukların aşılmasında HDK/HDP’ye özel bir rol düşmektedir.
SYKP, HDK ile HDP ilişkisinde HDK’nın öne çıkarılması, çubuğun HDK’ya bükülmesi önerisini doğru bulmakla birlikte, HDK’yi toplumsal, HDP’yi siyasal alan örgütlenmesi olarak mutlaklaştıran anlayışı değil; siyasal alanın toplumsallaşması, toplumsal alanın siyasallaşması perspektifiyle, HDK ile HDP ilişkisinin canlı, dinamik bir ilişki olması gerektiğini savunur. HDK’nin HDP ile ilişkisi hiyerarşik bir ilişki değil, politik iknaya dayalı, sosyal mücadele alanlarından beslemeye ve çevrelemeye dayalı bir hegemonya ilişkisi olmalıdır.
HDK’nin meclisler temelinde örgütlenmesi anlayışı doğrudur. HDK’nin ileri unsurlarının yan yana gelerek oluşturdukları örgütlenmeler meclis adıyla anılsalar da gerçek meclis işlevine sahip değildirler. Alan meclislerinin de aynı kapsamda olduğu söylenebilir. Bu tür örgütlenmelerde bileşen hukukunun devam etmesi olağan ve gereklidir. Fakat gerçek anlamda, sorun odaklı meclisleşmeleri ve aşağıdan halk inisiyatifleri gerçekleştiğinde bileşen hukukunun yerine birey hukukunun geçerli olacağı açıktır.
Meclisleşme, HDK’yi aşan, HDK logosu altında toplanmayan/toplanması mümkün olmayan meclis girişimleri şeklinde de ortaya çıkabilir. Böylesi yönelimler ortaya çıktığında teşvik edilmeli, desteklenmelidir.
Kürt Özgürlük Hareketi ve HDK/HDP
HDK/HDP’yi anlamak için onun sürükleyici aktörünü de değerlendirmek gerekiyor.
Marksist ideoloji ve ulusal kurtuluş programıyla yola çıkan KÖH’ün devrimci ve özgürlükçü fikirleri, onlarca yıllık ağır bedeller ödenerek yürütülen mücadeleyle bugün milyonlarla bütünleşmiş, Kürt halkı içinde köklü devrimci dönüşümleri gerçekleştirmiştir.
Halkla bütünleşmiş haliyle KÖH, hem ulusal bir zemine ve sınıflar ittifakına dayanmanın hem de emekçi ve özgürlükçü karakterini korumanın kaçınılmaz gerilimlerini ve çelişkilerini yaşıyor. Başta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan olmak üzere yöneticilerinin ve ana kadrolarının -bu arada elbette gerilla gücünün- neredeyse tümünün yoksul, emekçi ailelerden gelmesi, esas olarak yoksul köylü, işçi ve emekçi kitlelere dayanması, kadın-özgürlükçü, laik ve demokratik çizgisi, anti-kapitalist söylemiyle KÖH, güçlü bir emekçi ve özgürlükçü karaktere sahiptir.
Öte yandan işbirlikçiler dışındaki tüm ulusal güçleri kapsama zorunluluğu ve meşruluğuyla Kürt burjuva ve feodalleriyle kurulan ulusal ittifak zemini, KÖH’ün anti-kapitalist söylemini zayıflatıyor. KÖH emekçi ve özgürlükçü karakteri ile asgari programı sayılabilecek ulusal kurtuluşçu niteliği arasında içsel bir gerilimi taşıyor. Bu iki eksen hem birbirini besleyerek, hem de sınırlayarak çatışmalı-uzlaşmalı bir seyir izliyor. Bu nesnellik KÖH’ün devrimci yürüyüşünün arayışçı, yenilenmeci karakterine gölge düşürmez.
SYKP ile HDK/HDP ilişkileri
Bilindiği gibi Parti Programımızda SYKP şöyle tanımlanır: “Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi’nin (SYKP) nihai hedefi, kapitalist sömürünün ve bütün tahakküm biçimlerinin, bütün eşitsizliklerin, bütün hiyerarşik ve dışlayıcı toplumsal ilişkilerin tasfiye edildiği; işbölümünün aşıldığı, dayanışma ve ortaklaşmanın insanın varoluşunun içselleştirilmiş bir özelliği haline geldiği bir komünist toplumdur. (…) Burjuva özel mülkiyetin ortadan kaldırıldığı; “herkese emeğine göre” normunun geçerli olduğu bir evreyi takiben bayrağında “herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar” şiarı yazılı olan bir komünist toplum.” … “SYKP, Türkiye’de devrimci-demokratik bir dönüşümün ve sosyalizme yönelişin ifadesi olacak demokratik ve sosyal bir cumhuriyet uğruna mücadele eder. Türkiye’de Demokratik ve Sosyal Cumhuriyeti proletaryanın siyasal iktidarı fethedişinin uğrağı, onun iktidarının özgül bir biçimi, tek ülkede devrimle dünya devrimini buluşturan en uygun hedef olarak görür.”
Parti Programımız aynı zamanda toplumsal devrim – siyasal devrim diyalektiğini vurgular: “[Toplumsal devrim](ç)eşitli yönlerden kapitalizmin kabuğunu incelterek ve çatlatarak komünizme geçişin güzergâhlarını açan, kapitalist toplumsal ilişkilerden taşarak ve onları sarsarak yenilerini var eden, emek üzerindeki sermaye komutasını ve modern egemenlik biçimlerini krize sokan uzun dönemli bir devrimsel süreçtir.” … “Toplumsal devrim, kapitalizmin bağrında başlayan dönüşümlere yaslanarak siyasal devrimi hazırlarken, siyasal devrim de burjuva iktidar aygıtını parçalayarak toplumsal devrimin nihai hedefine yürümesinin önündeki engelleri ortadan kaldırır. Toplumsal devrimin kapitalist toplumun bağrında yarattığı dönüşümler ancak siyasal devrimler yoluyla komünist topluma kadar ilerletilebilir.”
SYKP HDK ve HDP’nin kurucu bileşenidir
Organik bir parti olarak SYKP’de buluşup harmanlanan öncül-bileşenler/gelenekler ve bireyler, öteden beri Kürt Halkının bağımsız devlet kurma seçeneği dahil kendi kaderini özgürce belirleme hakkının yanı sıra, Kürt ulusal kurtuluş hareketi ile başta işçi sınıfı olmak üzere Türkiye’nin emekçileri ve ezilenlerinin dayanışmasını ve ortak mücadelesini örmeyi savunmuş, bu doğrultuda kararlı bir tutum göstermiştir. Özellikle 1980’li yıllardan itibaren Kürt halkının özgürlük mücadelesinin öncülüğünü tartışmasız biçimde kazanan Kürt Özgürlük Hareketi (KÖH) ile daima dayanışma içinde olmuş, çeşitli ortak mücadele örgütleri deneyimlerini birlikte yaşamıştır.
SYKP’nin öncül-bileşenleri, yakın zamanlarda da Çatı Partisi Girişimi, onu izleyen Demokrasi İçin Birlik Hareketi (DBH) ve nihayet Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ile Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kuruluşunda aktif biçimde yer almış, görevler üstlenmiştir. Bu böyle olmuştur, çünkü Kürt halkının mücadelesiyle dayanışma ve ortaklaşma kararlılığında en somut ifadesini bulan enternasyonalizm, SYKP’nin en temel, vazgeçilmez niteliklerinden biridir. Kaldı ki, Türkiye ve Kürdistan halklarının bu derecede iç içe geçtiği, işçi sınıfının önemli bir bölümünü Kürtlerin oluşturduğu bir ülkede enternasyonalist dayanışmanın ötesinde bir mücadele ortaklığının kurulmasının kaçınılmazlığı Programımızda da vurgulanmaktadır. Bu bağlamda bizim için HDK/HDP, “stratejik ittifak”ın bugünkü somutlaşmış biçimidir.
KÖH’ün sıradan bir ulusal kurtuluş hareketi olmayıp aynı zamanda güçlü biçimde emekçi ve özgürlükçü karaktere sahip olması, dahası radikal demokrasi tanımlamasıyla birlikte “demokratik sosyalizm”i savunması, Türkiye sosyalist güçleriyle -bu arada SYKP ile- oldukça geniş bir mücadele ortaklığı zemini yaratıyor. HDK/HDP’nin Türkiye halkları, emekçileri ve ezilenleri nezdinde demokratikleşme ve özgürleşmeyi gerçekleştirebilecek neredeyse tek siyasi odak olarak sempati toplamasının ve bu yönde umut yaratmasının en önemli nedenlerinden biri budur.
HDK/HDP’nin programatik metinleri ve politikaları ile SYKP’nin çizgisi birçok konuda örtüşüyor. Özellikle HDK’nin en geniş doğrudan demokrasiyi ve meclis tarzı örgütlenmeyi savunması; özyönetim/özerklik anlayışı; ulus-devlet ve milliyetçiliğe karşı tutumu; işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin taleplerinin savunuculuğunu üstlenmesi; erkek egemen sisteme karşı kadın özgürlükçülüğü; doğa ve yaşam savunuculuğu konusundaki duyarlılığı; genel demokrasi ilkelerine ve laikliğe bağlılığı; tüm ezilenlerin mücadelesini sahiplenmesi vb. Tüm bunlar, SYKP programının toplumsal devrim süreciyle ilgili yaklaşımına denk düşüyor.
Buna karşılık emek-sermaye çelişkisini temel çelişki olarak gören, işçi sınıfının toplumsal dönüşümdeki merkezi rolünü kabul eden; kapitalist devleti yıkacak bir siyasal devrimi hedefleyen; emperyalizmle ekonomik, askeri, politik ilişkilerin koparılması konusunda net bir tutum alan ve bütün eylemini sınıfsız toplum hedefiyle ilişkilendiren SYKP Programını, HDK/HDP zeminine sığdırmak mümkün değildir. SYKP Programı HDK-HDP zeminini aşan, ötesine geçen daha tarihsel bir programdır. SYKP’nin kendi faaliyet ve eylemini icra etmesinin zorunluluğu bu gerçeklikten doğar.
Bu özellikleriyle HDK/HDP program(lar)ı, kapitalizmin sınırlarını zorlasa da aşamayan, aşmayı hedeflemeyen bir “Demokratik Cumhuriyet” programıdır.
HDK/HDP programı, Türkiye’nin demokratik dönüşümünü sağlayacak, kapitalizmin ortadan kaldırılması ve sosyalizme yönelişe hizmet edecek bir program olarak son derece değerlidir. Biz komünistler bu nedenle HDK/HDP’nin kurucu bileşeniyiz ve onun programının hayata geçirilmesi, toplumda karşılık bulması için gücümüz yettiğince çalışıyoruz. Bununla birlikte biz, genel politik koşulları, HDK/HDP içindeki güç dengelerini ve sınırlılıkları göz ardı etmeksizin, onun devrimci-demokratik bir temelde derinleştirilmesini savunuyoruz.
SYKP’nin sınıf mücadelesi karşısındaki tarihsel görevi, bağımsız politik özne olarak Marksist temeller üzerinde yenilenme ve yeniden kuruluş çizgisini izleyerek -süreç içinde farklı isim ve örgütsel formlara bürünme olasılığını dışlamaksızın- başta işçi sınıfı olmak üzere tüm toplumsal muhalefet dinamikleriyle güçlü bağlar kurmak, bu sınıf ve dinamikler içinde kök salmak, oradan aldığı güçle kitlelerin komünizme ilerleyişine öncülük etmektir.
Bu tahayyül ile SYKP’nin bugünkü mevcut kadro ve olanaklarının, politik gücünün, kitle ilişkilerinin zayıflığı arasındaki karşıtlık nedeniyle, pek çoklarına SYKP’nin kendisine böylesi bir misyon biçmesi makul ve ikna edici gelmeyebilir. Ama SYKP’liler iddialarının arkasındadır. Aksi halde ayrı bir partiye ihtiyaç olmazdı.
Lenin’in işaret ettiği gibi, hayal kurmadan devrimcilik yapılamaz. Ama sadece hayal kurmakla yetinerek de devrimci olunamaz. Bir de bu hayalleri gerçeğe çevirecek emeği ve iradeyi ortaya koymak zorundayız.
Kitleler içinde kök salmış güçlü bir SYKP, HDK ve HDP’yi de güçlendirecektir. HDK/HDP’nin büyütülmesi ve daha devrimci bir tarzda toplumda dönüşümler yaratabilmesi için SYKP’nin kendisini faaliyet alanlarında kurması, kitlelere yönelik örgütlenme faaliyetine yoğunlaşması ve kitleler içinde kök salması gerekiyor.
SYKP bu görevleri yerine getirememiştir. SYKP yeniden kuruluşçu bir perspektifle kurulmuştur. SYKP teoriyi yeniden kuruluşçu bir perspektifle kurmaya devam ederken gençlik, kadın, emek alanları başta olmak üzere yaratıcı örgüt ve mücadele biçimlerini hayata geçirmeli, bu deneyimlerden çıkan derslerin ışığında teori ve pratiğini her adımda yeniden kurmalıdır. Parti bu perspektifle büyütülüp güçlendirilmediği, görünür bir özne haline getirilmediği takdirde sosyalist hareketin saflarında yeniden kuruluş fikri aktüel hale getirilemez, yeniden kuruluşçuluk iddiası inandırıcı kılınamaz. Bu yaklaşım çerçevesinde yeniden kuruluşun bugünkü zemini SYKP’dir.
Siyasal ve sosyal değişim talep eden toplumsal kesimlerin azımsanmayacak bir bölümünü çatısı altında toplayan HDK/HDP, toplumsal muhalefetin yeniden kuruluş zeminlerinden biri, mevcut konjonktürde en önemlisidir. Türkiye Sosyalist Hareketi’nin azımsanmayacak bir bölümünü çatısı altında bulunduran HDK-HDP, sosyalist hareketin yeniden kuruluşunun uzun erimdeki zeminidir. Bu yeniden kuruluş düzeylerinin arasında geçişken ve dinamik bir ilişki vardır. Bu gerçek gözardı edilerek yeniden kuruluş düzeyleri arasında bir öncelik sonralık ilişkisi kurulamaz.
SYKP’nin bu görevlerini yerine getirememesi Partimizin HDK/HDP içindeki etkinliğini sınırlandırdığı gibi, bu örgütlerin misyonuna ilişkin Parti içindeki uçlara savrulan görüşlerin de kaynağını oluşturmaktadır. Bu nedenle Partimiz HDK/HDP ile kollektif örgütsel bir ilişki kuramamakta, HDK/HDP ile kurulan ilişkiler genellikle bireysel ilişki düzeyinde kalmaktadır.
HDK/HDP ile SYKP’nin ilişkilenmesinde yüz yüze geldiğimiz sorunlar açısından aşağıdaki prensipler yol gösterici olmalıdır:
- HDK/HDP organlarında SYKP’yi temsil edecek üyelerimizin belirlenmesinde mümkün olduğu ölçüde Partinin en geniş onayı alınır.
- Olanaklı olduğu ölçüde HDK-HDP organlarında partiyi doğrudan temsil edecek üyeler partinin eş düzeydeki organlarında yer alanlardan seçilir.
- SYKP temsiliyle görevlendirilmiş olsunlar ya da olmasınlar, HDK-HDP’de faaliyet yürüten bütün üyeler, bulundukları alanda bir parti organı oluşturur.
- HDK-HDP’de faaliyet yürüten üyeler, parti organlarının HDK-HDP gündemli toplantılarının katılımcısıdır.
- HDK-HDP’de faaliyet yürüten parti organları partiyle raporlu ilişki kurar.
- Parti üyeleri HDK-HDP ile esas olarak alan örgütlerimiz dolayımıyla ilişki kurar. Partimizin alan örgütlenmelerinin henüz gerçekleştirilememiş olması, alanlar dolayımıyla ilişki kurmamızın önündeki en önemli engeli oluşturmakta, Bu gerçeklik HDK-HDP ile ilişki kurmakta ciddi çekinceler ortaya çıkarmaktadır.
- HDK-HDP ile parti üyelerinin ilişkisi koşullara bağlı olarak daralabileceği gibi, alanlar dolayımıyla genişleyebilir.
- HDK/HDP partimizin toplumsal muhalefetin en diri unsurlarının önemli bir kısmıyla yüz yüze temas alanıdır. Parti bu gerçeği göz önünde bulundurarak, rekabetçi olmayan bir tarzda partiye üye kazandırmaya önem verir.
- Parti üyeleri HDK/HDP faaliyetinin öznesi, kolektif faaliyetin bir parçasıdır.