Asgari ücret ve bütçe tartışması pandemi ve derin ekonomik krizin gölgesinde AKP-MHP faşist iktidar bloğunun baskısı altında sürdürülüyor. Her gün yüzlerce emekçi, onlarca sağlık çalışanı hükümetin sağlık politikası nedeniyle koronavirüs hastası olurken muhalefete yönelik gözaltı, tutuklama dalgası durmak bilmiyor.
Asgari ücret, sadece bu ücretle yetinmek zorunda kalan 10 milyon işçiyi ilgilendiren bir mesele değildir. Bu ücrete mahkum olmayan bütün emekçilerin, çalışanların alacağı ücreti de belirleyen bir ölçüttür. Bu nedenle sömürücü sınıf dışındaki bütün toplum kesimlerini ilgilendiren bir meseledir “asgari ücret”.
10’unu sermaye kesimi ve sermayenin dediğinden çıkmayan hükümet çoğunluğunun oluşturduğu 15 kişilik Asgari Ücret Tespit Komisyonu her yıl oynadığı oyunu bu yıl da oynamak istiyor. Komisyondaki 5 işçi temsilcisi karşı çıkmasına rağmen bu yıl da bize sefalet ücreti dayatılmaya çalışılıyor.
İşçiler bu oyunu protesto etmek istediklerinde ise karşılarında Hükümetin polisini, onun şiddetini buluyor. Oyuna itiraz eden sendikalar da aba altından sopa gösterilerek ehlileştirilmeye ya da susturulmaya çalışılıyor.
Önceli yılların bütçesi nasıl planlandıysa 2021 bütçesi de aynı şekilde planlanmak isteniyor. Saraya, savaşa ve bir avuç şirkete kar kazandırmak amaçlı ölü yatımlara göre düzenlenmeye çalışılıyor 2021 yılı bütçesi. Koronavirüs salgını nedeniyle her gün yüzlerce insan hayatını kaybetmeye devam ederken, bütçede koruyucu sağlık hizmetlerine kişi başına 25 TL gibi komik bir rakam ayrılıyor.
Hız kesmeyen ekonomik kriz ve koronavirüs salgınının yarattığı ağır sosyal ve ekonomik tahribat bile bütçenin aslan payını saraya, şatafata, savaşa ve bir avuç kapitalist şirketin çıkarlarına göre şekillendirme pervasızlığını durdurmuyor.
Yoksulluk her geçen gün artarken yapılması gereken asgari ücretin insanca yaşayacak bir düzeye yükseltilmesi ve çalışanların ek gelir desteğinden yararlanmasıdır.
Ama nerede? Uygulamalar işçinin emeğini daha da az bir ücretle iliğine kadar sömürme hızıyla devam ediyor. Brüt asgari ücretten kesilen dolaylı-dolaysız vergilerin yüzde 33,4’ü devletin bütçesine aktarılıyor. Sonra da bu kaynak palazlansın diye sermayeye aktarılıyor. İşçinin eline asgari geçim İndirimi dahil brüt asgari ücretin sadece yüzde 66,6’sı geçiyor.
İşçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarının günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılanması kanunlarla güvence altına alınmış ve hükümetin de altına imza attığı 131 Sayılı İLO Sözleşmesi’nde işçinin ve ailesinin gereksinimlerinin karşılanması gereğinin altı kalınca çizilmişken bu sefalet ücretiyle geçinileceğini söylemek sadece aldatmaca değil aynı zamanda tam bir işçi kırımı politikasıdır.
Saray rejimi sermaye lehine bir ekonomi politika izliyor. İşçinin alın terini ve ülke kaynaklarını sermayeye peşkeş çekerek iktidarını devam ettirmek istiyor. Ancak her saltanatın sonu olduğu gibi bu hükümetin de bir sonu vardır/olacaktır. Tuz kokmuş, su çürümüştür; Bu iktidar işçinin, emekçinin öfkesinde örgütlenerek alaşağı edilecektir.
SYKP, işsize iş, işçiye ve emekçiye geçinebileceği bir ücret ve insan onuruna yaraşır eşitlik ve sağlık içerisinde yaşanabilir bir düzen için örgütlenmeye ve mücadeleyi büyütmeye davet ediyor.
SYKP, tüm demokrasi güçlerine tek adam rejiminden kurtulmadan emekçilerin, kadınların ve gençlerin gün yüzü görmeyeceğinin bilinciyle birlikte mücadele için sorumluk üstlenmeye çağırıyor.
İnsanca yaşanacak bir asgari ücreti istemek bugünün ödevi ve görevidir ancak sadece işçi sınıfının örgütlü gücüyle insanca yaşamanın ve çalışmanın sağlanabileceği yaşanabilir bir düzeni kurmak olanaklı olabilir.
Örgütlenerek güçleneceğiz, birleşerek kazanacağız!
Yaşasın işçi sınıfının birliği, mücadelesi ve dayanışması!
Faşizmi yıkacağız, bu düzeni değiştireceğiz!
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi
Merkez Yürütme Kurulu