11 Kasım tarihinde yapılan Parti Meclisimiz, SYKP 5. Danışma Meclisi’ni geride bıraktığımız ve 5. Olağan Genel Konferans/Kongre sürecini başlattığımız bir dönemde toplanmıştır.
Parti Meclisimiz, HEDEP’in 15 Ekim’de yapılan Büyük Kongresi’nde seçilen yeni Parti Meclisi üyeleri ile Eş Genel Başkanları Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğulları yoldaşlara başarılar dilemektedir.
AKP/MHP ekseninde genişleyen Cumhur İttifakı’nın faşizmin kurumsallaşması hedefiyle sürdürdüğü yeni rejim inşasının güç kazandığı, restorasyoncu burjuva muhalefetin dağınıklık içine düştüğü, toplumsal muhalefetin ise 14-28 Mayıs seçim yenilgisinin etkilerinden kurtulup yeni bir perspektifle toparlanamadığı bir dönemde ortak partimiz HEDEP, demokratikleşme ve özgürleşme mücadelesinin en dinamik, en kitlesel gücü olarak üçüncü kutbun öncü örgütü olma tarihsel misyonunu taşımaya devam etmektedir. Yeni dönemde de hem faşizmi geriletme hem de üçüncü kutbun inşası yönünde atılımlar yapma perspektifiyle mücadelemizi sürdüreceğiz.
Tek adam anayasasına geçit vermeyelim!
İktidar bloğu seçimden aldığı güç ile beraber iktidarını perçinlemek için seçim sonrası birçok girişimde bulunmaktadır. Bu girişimlerden bir tanesi de son olarak Yargıtay eliyle yürütülen, Anayasa Mahkemesi’ne Saray müdahalesi olarak karşımıza çıkmıştır. İktidar bloğu burjuva hukukunun sınırlamalarından kurtulup tek adam rejimini pekiştirmek istemektedir. Bu müdahaleden kısa süre önce Erdoğan tarafından ülke gündemine sokulan “Yeni Anayasa” da aynı doğrultuda başlatılmış bir girişimdir. İktidar bloğunun hazırlayacağı “Yeni Anayasa”nın içeriğinin nasıl olacağı, aşağı yukarı bellidir: LGBTİ+ ve kadınların kazanımlarını yok edecek, dinsel referansları hukuk ve eğitim sistemine güçlü biçimde dahil edecek, kuvvetler ayrılığının kalıntılarını temizleyerek “tek adam rejimi”ni pekiştirecek, halkların ve emekçilerin özgürlük ve hak taleplerinin önüne görülmemiş ölçüde barikatlar yerleştirecektir. Bu nedenle, Erdoğan’ın kurduğu tuzaklara düşmemek, hiçbir aşamada yeni anayasa hazırlıklarına katılmamak, tersine onu teşhir etmek, toptan reddetmek gerekmektedir. Aynı zamanda da birçok kazanımın ortadan kalkacağı öngörülerek bu duruma dair toplumsal muhalefet güçlerinin harekete geçirilmesi sağlanmalıdır.
6 Şubat depremlerinin üzerinden 9 ay geçmiş olmasına rağmen depremzedelerin temel ihtiyaçlarını dahi karşılamayan, depremzedeleri kaderine terk eden iktidar, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’da yaptığı değişiklikle sermaye lehine yeni bir çitleme ve servet transferi dalgası başlatılmaktadır. Deprem bölgesinde yaşanan yıkımı imar rantı için bir laboratuvar olarak değerlendiren siyasi iktidar yoksulları kentlerin çeperlerine sürerek, alt orta sınıflar için de barınma hakkı güvencelerini ortadan kaldırmaktadır.
Yerel seçimler: Faşizm kaybedecek halklar kazanacak!
31 Mart 2024 tarihinde yapılacağı ilan edilen yerel seçimler, bu siyasal ortam içinde ve İYİP’in tüm illerde kendi adaylarıyla katılacağını açıklayarak Erdoğan’a el uzatmasıyla çok daha kritik bir eşik haline gelmiştir. Yerel seçimler faşizmin kurumsallaşmasında önemli yol alan iktidar bloğu için ne kadar önemli ise demokrasi güçlerinin mücadelesi için de bir o kadar önemlidir. Kürt illerinde uygulanan kayyım rejimini bu seçimlerde bir kez daha alaşağı etmek vefaşizmin kurumsallaşması yolunda gelinen aşamada önemli bir barikat kurabilmek için iktidar bloğuna kaybettirecek bir perspektif belirlenmesi gerekir. İttifak politikasının da bu anlayışla kurulması gerekmektedir. Bu süreçte iktidar bloğuna kaybettirme siyaseti izlenmesi karşısında AKP’nin, muhalefet güçlerine karşı birçok oyun çevireceği aşikardır. Muhalefet güçlerinin Genel Seçimler sonrası dağınıklığını gören iktidar bloğu kendi konumlanışını muhalefetin dağınıklığı ve toparlanamaması üzerinden kuracaktır. Muhalefet güçlerinin derhal toparlanıp, ittifak perspektifi belirleyip, seçim sürecinde de olası iktidar oyunlarına karşı dikkatli olması gerekmektedir.
NATO’ya da genişlemesine de HAYIR!
Batı emperyalizminin askeri gücü NATO’nun tarihi, sayamayacağımız ölçüde savaş, katliam, işgal ve sömürü ile doludur. Tarihsel varlığımız ile ortaya koyduğumuz şekilde NATO’nun emperyalist politikalarına her ne koşulda olursa olsun karşı duracağız. NATO’nun genişleme politikasına karşı bütün antiemperyalist güçleri, birlikte davranmaya çağırıyoruz. Halkların barış ve özgürlük içerisinde yaşamasının ilk koşulu, NATO’nun dağıtılmasıdır. Savaş ve katliam örgütü olan NATO’nun genişlemesine hayır!
Ermeni topraklarına saldırılar derhal durdurulmalıdır
Tarihsel olarak Ermenilerin yurdu olan Karabağ (Artsakh) Azerbaycan-TC ortak saldırısıyla işgal edilmiştir. 100 binden fazla insan yerinden yurdundan edilmiş, bir kez daha Ermeniler “Türkler” tarafından “tehcir”e uğratılmıştır. Bu saldırının sadece Karabağ’la sınırlı kalmayıp Zengezur bölgesinin istilasını ve hatta Ortadoğu’da henüz nereye evrileceği belli olmayan yeni konjonktüre bağlı olarak Ermeni devletinin bir daha ayakları üstüne dikilemeyecek biçimde çökertilmesini de içeren bir planın bir parçasını oluşturuyor olması olasılığı göz ardı edilmemelidir. Ermeni topraklarına Türkiye hükümetinin de taraf olduğu saldırılar derhal durdurulmalı, işgale son verilmelidir.
Filistin halkına yönelik Siyonist katliama son!
Filistin topraklarını işgal eden, Filistin halkını 75 yıldır katleden, ya yurtlarında esarete ya da yurtlarından uzakta mülteciliğe mahkûm eden Siyonist İsrail devleti tarihinin en büyük hezimetlerinden birini, 7 Ekim günü Filistinli direniş güçlerinin kapsamlı saldırısıyla yaşadı. Direnişçiler, yüzlerce savaşçıyla İsrail sınırlarını aşıp aralarında generallerin de olduğu onlarca Siyonist rejim askerini rehin aldı, 5 bin kadar füzeyle “Demir Kubbe”yi delik deşik etti. Filistinli savaşçılar, Filistin topraklarına silah zoruyla el koyan sömürgeci yerleşimleri hedef aldı. Siyonist rejimin ve ordusunun “yenilmezlik” iddiasına son veren “Aksa Tufanı” saldırısı Filistin halkıyla birlikte tüm ezilen ve esaret altında tutulan halkları cesaretlendirirken Siyonizmin, emperyalizmin ve “normalleşme”yi kabul eden bölge rejimlerinin krizini derinleştirdi.
SYKP olarak Filistin halkının meşru müdafaa hakkını kullanarak yurtlarını işgal eden Siyonist güçlere karşı sergilediği direnişi selamlıyoruz. Nihai sorumluluğu Siyonist devlette olan sivil can kayıplarından üzüntü duyuyoruz. Aksa Tufanı saldırısına katılan bazı güçlerin sivilleri hedef almasını ise kınıyoruz.
Siyonistler, yaşadıkları hezimetin hemen ardından, ABD başta olmak üzere Batılı emperyalist merkezlerin tam desteğiyle, insanların en ağır yoksulluk ve yoksunluk koşullarında esaret altında yaşadıkları Gazze Şeridi’ne korkunç bir intikam saldırısı başlattılar. Şu ana kadar 4 bin 500’ü çocuk olmak üzere 11 bin Filistinliyi katlettiler. Yerleşim yerlerini, hastaneleri, okulları acımasızca bombalıyorlar, alt yapı tesislerini yok ediyorlar. Ancak direnişi yok edemiyorlar.
BDS hareketinin İsrail apartheid rejimine karşı boykot, yatırımların geri çekilmesi ve yaptırımlar çağrısı bugün özel bir önem kazanıyor. İsrail’e sevkiyatı reddeden taşıma işçilerinin direnişi örnek olmalı, soykırım ve etnik temizliği durdurmak için hükümetler İsrail’le ilişkilerini kesmeye zorlanmalıdır.
Soykırım saldırısı durdurulduktan sonra da Gazze’nin abluka altında kalması, bir tür yeni tehcirle insansızlaştırılması ya da idaresinin Filistinlilerden başka bir güce veya güçler koalisyonuna bırakılması kabul edilemez. İsrail’in 1967’de işgal ettiği topraklardan tamamen çekilmesi, 1948 topraklarında yaşayan Filistinlilere eşit yurttaşlık hakları tanınması ve Filistinli mültecilerin geri dönüş haklarının sağlanmasını içermeyen hiçbir çözüm arayışı artık Filistinlilere kabul ettirilemez.
AKP-MHP iktidarı Filistin halkının dostu değil Siyonist rejimin suç ortağıdır!
Türkiye’de de yönetenler ve kanatları altındaki şirketler, dün Sur’da, Cizre’de, bugün Kobanê’de yaptıklarını ve yapmaya hazırlandıklarını bugün Gazze’de yapanlarla hangi askeri işbirliklerini sürdürdükleri konusunda halka bilgi vermiyor. Büyük ölçüde askeri amaçlarla kullanılan ürünleri ve enerji yatırımlarını da içeren ekonomik işbirliğiyse kesintisiz büyüyerek devam ediyor. İsrail ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini sürdüren AKP-MHP iktidarı Filistin halkının dostu değil Siyonist rejimin suç ortağıdır.
SYKP olarak Filistin’de sömürgeciliğin son bulması, halkların eşit ve özgür yaşamına giden yolun açılması mücadelesini coğrafyamızda demokratik cumhuriyet mücadelesinin ayrılmaz parçası olarak görüyoruz. Türkiye ve Kürdistan’ın ve Filistin’in sosyalistleri, emek, kadın ve LGBTI+, ekoloji örgütleri arasındaki bağların güçlendirilmesi, bölgede ortak bir mücadele ufku geliştirilmesi, ulusal kurtuluş mücadelelerinin başarısı ve sınırlara mahkûm olmaksızın toplumsal kurtuluşa bağlanması için hayati önemdedir.
Halklarımızı İsrail’e ve işbirlikçilerine karşı sesini yükseltmeye, Filistin direnişine destek vermeye çağırıyoruz.