SYKP MYK: Soykırımlarla yüzleşelim

Kürt katliamını engellemek için,

Adalet ve özgürlük için,

Demokrasi için,

Soykırımlarla yüzleşelim!

20. yüzyılın başı tüm dünyaya o zamana kadar eşi görülmemiş bir felaket hazırlarken Osmanlı halkları için de insanlık tarihinin ilk soykırımlarını getirdi. Kapitalist devletler tüm dünyayı paylaştıktan sonra bir kez de birbirlerinin ellerindeki alanları zapt etmek üzere insanlık tarihinin o zamana kadarki en büyük savaşını başlattı. Amerikadan uzak Asya’ya kadar dünyanın tüm kıtaları kendisini kahredici bir savaşın içinde buldu.

İki yüzyılını Avrupa’nın güçlü devletleri arasındaki dengeler içinde sürdüren “Boğaz’ın hasta adamı” nihayet kaderini Alman sermayesi ve Genelkurmayının ellerine teslim ederek onlarla birlikte bu korkunç savaşın darbeleri altında yıkılıp gitti. Ama yıkılan her büyük yapı gibi etrafını da harabeye çevirerek gitti.

Osmanlı artık talana dayalı varlığını Avrupa karşısında koruyamaz hale geldiğinde 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren eski yapıyı yenileyecek değişiklikleri gitti; O zamana değin Müslümanlar karşısında ikinci sınıf konumunda olan Hırıstiyan ve Musevi halklara eşitlik sağlayacağı düşünülen reformlar Abdülhamit istibdatıyla birlikte yerlerini katliamlara bıraktılar.

ermeni

Abdülhamit, bugünkü hükümetlerin politikasına temellik eden, kimi Kürt beylerine imtiyazlar sağlayan bir tür “koruculuk” politikasını “Hamidiye Alayları” adı altında hayata geçirerek Kürt toplumunu denetim altına alırken, Ermeni, Asuri-Süryani-Keldani, Ezidi ve Rum halklarını kırarak bastırma politikasını da hayata geçirdi. Ne var ki bu kıyım politikaları Osmanlı’yı kurtarmak bir yana daha derin bataklıklara sürükledi.

Abdülhamid istibdatına karşı gelişen halk tepkilerini “Osmanlıyı kurtarma” potasında eriterek iktidara gelen İttihad ve Terakki Cemiyeti (İTC) 1908’de estirdiği kısa bir özgürlük havasının ardından, üstesinden gelemeyeceğini gördüğü toplumsal çelişkileri bastırmak üzere Türkçülük ve despotizme yönelerek Abdülhamit’e rahmet okutan bir siyaset sürdürmeye başladı. Alman emperyalizmine daha derinden bağlanan Talat-Enver-Cemal Paşalar üçlüsü Alman emperyalizminin Kafkas ve Ortadoğu petrolleri yanında dünyanın diğer alanlarını da denetimi altına almak amacıyla başlattığı savaşa bir oldu bittiyle katılıp, bugün Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu için zorunlu olarak gördüğünü beyan ettiği “dini homojenliştirme” politikalarını bu savaş ortamında hayata geçirmeye başladılar.

Ruslarla işbirliği yaptıkları iddiasıyla, tek bir Rus’un bile olmadığı Trakya ve Ege’den başlayarak Van’a kadar olan alanda yaşayan Ermeniler, savaş güvenliği bahanesiyle yerlerinden sürülmeye ve yollarda İTC’nin gizli cinayet örgütü Teşkila-ı Mahsusa tarafından katledildiler. Bugün 101. Yılını tamamladığımız ve Hitler faşizmine de örnek olmuş olan soykırımda İstanbul dışındaki tüm Ermeni nüfusu katledilmek suretiyle yok edildi. Akıl almaz bir cinayet bilançosu ortaya çıkıtı: 1.5 milyon Ermeni yok edilmişti.

Ama bu “İslami homojenleştirme” için yeterli değildi. Daha, aralarında Türk’lerin de olduğu (Karamanlı hırıstiyan Türkler) milyonlarca Hırıstiyan vardı. Ermeni soykırımını Asuri-Süryani-Keldani ve Ezidi halkının soykırıma uğratılması takip etti. Neredeyse bu halklardan iz bile kalmadı. Katledilenlerin sayısının 500 bini aştığı bilinmektedir.

Ne var ki, cinayetler bu kadarla da kalmadı, kalamazdı; zira “İslami homojenleştirme” Osmanlıyı Kurtarma siyasetinin temelini oluşturmaktaydı. Savaş boyunca Egeli ve Pontuslu Rumların yerlerinden edilmeleri ve katliam politikası bir salgın gibi yayıldı. Rumların “mübadele” edilmesine kadar Karadenizde 300 binden fazla Pontuslu Rum katledilirken Ege’de bir milyondan fazla insan “mübadele” öncesinde ya sürüldü ya da amele taburlarında yok edildi. 1924’e gelince mübadele edilecek sadece 300 bir Rum kalmıştı. Bütün bu katliamlarda asıl hesap İTC’nin Osmanlı’nın varolmaya devam etmesinin temeli olarak gördüğü, Osmanlının talan siyasetine de uygun olarak Hırıstiyanların mülküne el koyup Müslüman bir burjuvazinin yaratılmasıydı.

Cumhuriyet böyle kanlı bir mirası, hiçbir itiraza gerek görmeksizin, tam tersine İTC’nin oluşturduğu Türk devleti ve Türk burjuvazisinin oluşturulmasının temeli olarak benimsedi. Bu cinayetlerin üstünü örtmek, izlerini silmek için İTC’nin uydurduğu bütün gerekçeler benimsenirken, insanlığın ve medeniyetin Türklükten geldiğini anlatan yalan tarihler de icad edildi ve modernizmden dem vurulurken Türk-İslam sentezi adı altında, özünde Osmanlı’dan farklı olmayan, dini devletleştirmiş totaliter bir Cumhuriyet devleti mantığı yerleştirildi.

Günümüzde bu mantık İslami vurguyu öne geçirip, tarihten aldığı “İslami homojenleştirme” dersine sadık kalarak İslamTürk sentezi çerçevesinde Kürt halkını katletmek, diğer milliyetleri zorla asimile etmek üzere “milli homojenleştirme” politikasını hayata geçirmeye çalışmaktadır. Bu politikanın başarısı demek Türkiye halklarının yanında tüm bölge haklarının da var olandan daha büyük bir felakete sürüklenmeleri anlamına gelecektir.

Bu bölgesel felaketin önüne geçmek için,

Demokrasinin egemenliğini sağlamak için,

Soykırımla yüzleş,

hesabını sor,

kefaretini öde!

Kahrolsun ırkçılık ve sömürgecilik!

Yaşasın halkların dayanışması!

Yaşasın sosyalizm!

Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Merkez Yürütme Kurulu