SYKP MYK: Soykırımla yüzleşmeden demokratikleşme ve özgürleşme olamaz!

Bugün yaşadıklarımızın kökleri geçmişe uzanıyor. Geçmişte işlenen büyük kitlesel suçlar, ister devlet eliyle, ister yerel egemenler ve işbirlikçileri eliyle, isterse elbirliği içinde işlenmiş olsun, tüm toplumun belleğine kazınıyor ve tüm sonuçları bugünkü toplumun ve bireylerin de üzerine karabasan gibi çöküyor.
1915, Osmanlı Devleti’nin yönetici elitinin 1880’lerden beri provalarını yaptığı, ama İttihat ve Terakki kadroları tarafından soğukkanlı biçimde gerçekleştirilen Anadolu ve Kuzey Mezopotamya’yı (tarihsel Ermenistan ve Kürdistan) Ermeni-Süryani halklardan temizleyip mal ve sermayelerini Müslüman-Türklere aktarma yoluyla bir “milli burjuvazi” yaratma planının hayata geçirildiği meşum yıldır.
24 Nisan ise, onlarca yıldır hazırlığı yapılan büyük planın düğmesine basıldığı gündür. İstanbul’da yaşayan iki yüzü aşkın Ermeni aydın, sanatçı, siyasetçi bir gecede toplanıp trenlere konarak yok edilecekleri yerlere gönderilmiştir. Ardından Osmanlı Devleti ve yerel çetelerle elbirliği halinde uygulanacak olan soykırımla yüzbinlerce Ermeni Suriye çöllerine doğru çıkarıldıkları zorunlu göç sırasında ya doğrudan katledilerek ya da açlık ve hastalıktan ölmelerine göz yumularak ortadan kaldırılmıştır.
Aynı yıl, Asuri-Süryani-Keldani, Anadolu ve Pontoslu Rum, Nasturi, Ezidi halklarına karşı da benzeri soykırım planları uygulanmış ve 1924’e kadar devam eden, milyonlarca insanın katledildiği ve bir o kadarının sürgüne gönderildiği bu süreç sonunda Anadolu ve Kuzey Mezopotamya tarihin gördüğü en ağır etnik/dinsel arındırmayı yaşamıştır. Bu coğrafyada 1914 yılında nüfusun yüzde yaklaşık 30’unu Gayrimüslim halklar oluştururken, bu oran 1924’te yüzde 3 civarına indirilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti yönetici eliti ve egemen sınıfları, Osmanlı Devleti’nin bu soykırım ve ‘etnik temizlik’ geleneğini reddedip kendilerini temize çekmek yerine bu geleneği aktif biçimde bugüne kadar hiç aksatmadan sürdürmeyi tercih ettiler. Başka türlüsünü yapamazlardı; çünkü bugünkü Türkiye kapitalizminin temellerinde bu coğrafyanın kadim halklarının yağmalanmasıyla elde edilmiş bu kanlı ilksel sermaye yatıyor.
Her ne kadar bu kitlesel suç; merkezi ve yerel egemen güçler ile siyasal temsilcileri ve işbirlikçilerince işlenmiş olsa da, bu korkunç suçla yüzleşmediğimiz ve sonuçlarını kabul etmediğimiz sürece, hepimizin, tüm toplumun alnında bir kara olarak kalmaya devam edecektir.
Coğrafyamızın kadim halklarına karşı işlenen bu ağır suç; bugün toplumsal gelişmenin, demokratikleşmenin ve özgürleşmenin önünde büyük bir engel olarak duran toplumsal dokuda yer etmiş şovenizm, dinsel gericilik ve faşizmin en önemli tarihsel kaynaklarından biridir. Bu nedenle tarihsel gerçeklerle yüzleşilmeden demokratikleşme ve özgürleşme gerçekleşemez.
Programımızda yazıldığı gibi,
“Tarihin karanlık ve acı sayfalarıyla yüzleşmeden, bu yüzleşmenin tüm gereklerini -özür dileme, yurduna geri dönme hakkı, el konulan mal ve mülklerin iadesi vb- yerine getirmeden, halkların tüm siyasal, kültürel haklarıyla özgürce yaşamasının koşullarını oluşturmadan bu manevi yükten kurtulmanın yolu yoktur.
 
SYKP, böyle bir tarihsel yüzleşmenin yolunun açılmasını, tarihsel hakikatlerin ve soykırımların kabul edilmesini, halkların haklarının iade edilmesini veya mümkün telafilerinin sağlanmasını başlıca mücadele görevlerinden biri olarak görür.”
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi
Merkez Yürütme Kurulu