SYKP MYK: Savaş Tezkeresine Hayır!

MYK’mız TBMM’nin önümüzdeki günlerde görüşmesinin planlandığı Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyon konusunda Cumhurbaşkanına verilen yetkinin iki yıl daha uzatılmasını öngören Cumhurbaşkanlığı tezkeresine dair parti merkez binamızda açıklamada bulundu.

Açıklamada Irak-Suriye tezkeresinin AKP’nin ve Tayyip Erdoğan’ın iktidarını sürdürebilmenin bir aracı haline getirilmek istendiği ifade edildi. Tezkereye “Hayır” demeye çağrı yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Tek adam yönetimine karşı olduğunu söyleyen ve AKP-MHP blokunu iktidardan indirme kararlılığını ifade eden Millet İttifakının bileşeni olan düzen partilerine, özellikle de CHP’ye bir uyarımız var: Eğer AKP-MHP faşist blokunu alaşağı etmekte samimiyseniz, devletçi ve milliyetçi reflekslerinize, toplumdaki en şoven eğilimlerin baskısına teslim olmayın ve bu kez barıştan yana oy kullanın! İktidara payanda olmayın!”

25 Ekim 2021 – SYKP MYK açıklaması MYK üyeleri Cansel Aslan ve Halit Elçi ile Ankara İl Eş Başkanı Ahmet Eniş tarafından Parti Genel Merkezinde yapıldı.

Açıklamanın tamamı şöyle:

Irak ve Suriye’ye sınır ötesi operasyon konusunda Cumhurbaşkanına verilen yetkinin iki yıl daha uzatılmasını öngören Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulunda görüşülecek. İlk kez 2014 Ekim ayında onaylanan, iki ülke topraklarına Türkiye’nin askeri operasyon yapmasına izin veren tezkere, 1’er yıllık uzatmalarla bugüne kadar sürdürüldü. Bu yıl ise 2 yıllık bir uzatma isteniyor.

Bu tezkereler, TSK unsurlarının bu iki ülkenin topraklarına girip kalıcı olarak kontrol etmek, üsler kurmak, hatta oralarda T.C. devletinin kurumsal yapılaşmasını sağlamak için yasal bir kılıf olarak kullanılıyor.

Irak’ın kuzeyinde, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin kontrol ettiği topraklar günümüzde TSK’nın kalıcı olarak yerleştiği, sık sık Kürt silahlı güçlerine karşı askeri harekatlar düzenlediği, gizli operasyonlar gerçekleştirdiği, aynı zamanda kendi açık ve gizli kurumsallaşmasını yaptığı bir bölgedir. Bazı kaynaklara göre şu anda söz konusu bölgede Türkiye’ye ait 37 üslenme noktası ve 10 bine yakın asker bulunmaktadır.

Suriye’nin kuzeyinde ise, kimi kaynaklara göre Türkiye’nin askeri mevcudu 10 bin 500’e, tank sayısı 250’ye ulaşmış durumdadır. Dahası Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde 3 bölge halinde Afrin, el-Bab, Azez, Cerablus, Jindires, Rajo, Tel Abyad ve Ras el-Ayn gibi şehirler dahil olmak üzere 1000’den fazla yerleşim birimini kapsayan 8.835 kilometrekarelik bir alanı ele geçirmiştir. AKP iktidarı, bu bölgelerde bir tür sömürgeleştirme politikası izlemektedir: Bu bölgelerin doğal ve tarımsal kaynakları Türkiye’ye aktarılmakta, bölgenin Kürt ağırlıklı nüfus yapısı zorla değiştirilmekte, bölge halkının işgal öncesindeki toplumsal-siyasal örgütlenmesi yok edilmekte, bunun yerine kaymakamlıktan PTT’ye, okullardan polis teşkilatına kadar Türkiye devlet kurumsallaşması gerçekleştirilmektedir. Her ne kadar çeşitli adlar altında örgütlenmiş cihatçı çetelerin işbirliğinden yararlanılsa bile, bölgedeki bütün ipler TSK ve Türkiye merkezi yönetiminin elindedir. 

Türkiye’nin İdlib’deki askeri varlığı da ayrıca önemlidir: Türkiye, Rusya ile yürütülen Soçi görüşmeleri çerçevesinde üstlendiği görevleri yerine getirmek gerekçesiyle yaklaşık 70 üslenme noktasında 10 bine yakın asker bulunduruyor. Türkiye’nin İdlib’deki varlığının gerekçesi, M4 Halep-Lazkiye karayolunu kontrol edip açık tutma, “terörist örgütleri” etkisizleştirme gibi görevleri yerine getirmek olsa da, esasen 3,5 milyon nüfusa sahip bölgedeki selefi-cihatçı örgütlerin varlığını sürdürmesine hizmet ediyor.

Irak ve Suriye tezkereleri, bugüne kadar Irak’ta bu ülkenin yerel ve merkezi yönetiminin rızası hilafına asker bulundurma, operasyon yapma, üsler kurma gibi amaçlara ulaşmak için kullanılırken, Suriye’de uluslararası tanınırlığı olan bir rejimin topraklarını zorla ele geçirip sömürgeleştirme, Suriye’nin kuzeyindeki Kürtlerin ve diğer halkların siyasal yapılanmasını yok etme, IŞİD ve El Kaide ile türevleri olan selefi-cihatçı örgütlere destek olma gibi amaçlara hizmet etti.

AKP iktidarı sırasında Türkiye’nin dış politikası bölgede neo-Osmanlıcı, askeri müdahaleci, yayılmacı bir karakter kazandı. Bu dış politika yönelimi, aynı zamanda iç politikanın çok önemli bir aracı olarak kullanıldı. Bir yandan egemen sınıfın en köklü ve güçlü kanadı (TÜSİAD’ın temsil ettiği İstanbul burjuvazisi) sömürülecek yeni topraklar/pazarlar/enerji kaynakları hayali ile iktidarın payandası olarak tutulurken ve yeni yükselen yandaş burjuvazi pervasızca bu olanaklardan yararlandırılırken, diğer yandan yoksulluk, işsizlik, geleceksizlik kıskacındaki halkın önemli bir bölümü şovenizm tuzağına düşürülerek kandırıldı ve AKP’nin kitle desteğini oluşturdu. 

İşte bugün de AKP/Saray iktidarı aynı oyunu oynuyor. Ama bu kez inandırıcılığı son derece azalmış ve amacına ulaşma olasılığı son derece düşmüş bir vaziyette yapıyor bunu. 

Bugün ülke Türkiye tarihinde az rastlanan derinlikte bir ekonomik krizle karşı karşıya. Açlık, yoksulluk, işsizlik hat safhada. İnsanlar kan ağlıyor. Kiralar, gıda fiyatları, doğal gaz, su ve elektrik fiyatları almış başını gidiyor. 

AKP/Saray iktidarı artık lime lime dökülüyor. Devletin tüm kurumlarının yönetimini ve yetkilerini “tek adam”ın eline veren siyasal sistem tam anlamıyla iflas etmiş durumda. Sadece toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamaktaki kifayetsizliği ortaya çıkmakla kalmıyor; tek adam sistemi kapitalizmin ve kapitalist devletin varlığını dahi tehdit edecek bir başarısızlık gösteriyor. AKP-MHP faşist blokunun kitle tabanı günden güne eriyor. 

AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, iktidarını korumak için eriyen tabanının yerine devlet şiddetini koyuyor. Son kozlarından biri de, Suriye’de Kürt, Arap, Ermeni, Süryani, Çerkes halkların ortak demokratik bir yaşam kurmakta olduğu topraklara yeni bir savaş cephesi açmaktır. 

Irak-Suriye tezkeresi bu dönemde, tümüyle AKP’nin ve Erdoğan’ın iktidarını sürdürebilmenin bir aracı haline getirilmek isteniyor.

Kuşkusuz biz sosyalistler, devrimciler, tutarlı demokratlar, barış yanlıları, doğa ve yaşam savunucuları; emekçiler, kadınlar, halklar, tüm ezilenler olarak bu tezkereye bir kez daha ‘Hayır’ diyeceğiz. Meclis’teki temsilcilerimiz, ortak partimiz Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri her zaman olduğu gibi savaşa karşı, barıştan yana oy kullanacaktır.

Ancak tek adam yönetimi sistemine karşı olduğunu söyleyen ve AKP-MHP blokunu iktidardan indirme kararlılığını ifade eden Millet İttifakının bileşeni olan düzen partilerine, özellikle de CHP’ye bir uyarımız var: Eğer AKP-MHP faşist blokunu alaşağı etmekte samimiyseniz, devletçi ve milliyetçi reflekslerinize, toplumdaki en şoven eğilimlerin baskısına teslim olmayın ve bu kez barıştan yana oy kullanın! İktidara payanda olmayın!

Savaş Tezkeresine Hayır!

Halklar Barış İstiyor

SYKP MYK