Ülkenin uzun süredir içerisinde bulunduğu kaos ortamı, bombalarla, antidemokratik uygulamalarla, muhalif her sesin bastırılmasıyla, katliamlarla devam eden 7 Haziran sonrasında kendini gösteren sivil darbe yönetimi 15 Temmuz gecesi yaşadığımız karanlık saatlerin mimarı olmuştur. Meclis’i bombalayan, insanların üzerine ateş açan darbecilerin içinde aynı zamanda Kürt coğrafyasını yerle bir eden, insanları katleden, bunun için devlet tarafından plaketler verilen komutanlar da vardı aynı zamanda. Militarizmin ve savaşın erkeklikten beslendiğini biliyoruz. Darbeye kayıtsız şartsız ‘hayır’ derken, insanca olmayan katliamcı zihniyetin ürünü uygulamaların da karşısında duruyoruz. AKP/Saray kendi iktidarını mutlaklaştırma yönündeki çabaları, OHAL ilanı ile birlikte ‘tek adam’ yönetimini sağlamlaştırma adımlarıyla ülkeyi sancılı bir sürece sokmuştur.
Saray/AKP iktidarının darbe girişimini bir fırsat gibi görerek meydanlara saldığı katliamcı faşist IŞİD aklıyla hareket eden militanlarına, eli palalı cübbeli tacizci güruhuna da ‘hayır’ diyoruz. Demokrasi şöleni diye adlandırılan birkaç gündür devam eden eylemlerde kadınları taciz eden, kadınların her türlü hak ve özgürlüğünü kısıtlayan bu gruplara karşı özgürlükçü laik bir dünya alternatifini savunuyoruz.
O karanlık gecenin sabahında Trabzonsporlu bir yöneticinin yaptığı açıklamaya hayret ederek uyandık. Darbeci askerlerin eşlerinin artık tüm milletin malı olduğunu, onlara tecavüz edilebileceğini savunuyordu. Kadınları mal olarak, ganimet olarak görmek, onlara tecavüz etmek erkeklerin hakkıydı bu zihniyete göre. ‘Dekolteni kapat’ diyerek üzerine araba sürülen kadınlar, ‘sigara ver yoksa taciz ederim’ diye tehdit edilen kadınlar günlerdir sokakta bulunan güruhun erkek egemen, IŞİD’ci zihniyetini ortaya koyuyor. Sorguya alınan askerin polis memuru tarafından çocuğuna tecavüz etmekle tehdit edilmesi özellikle ‘kız mı?’ diye sorması, ülke tarihinden de bildiğimiz tecavüz kültürünün bir tezahürü olarak karşımızda.
Tüm bu örnekler ne olursa olsun en büyük tehdit olarak kadınların görüldüğünü, dilin ve söylemlerin öncelikle kadınları hedef aldığını gösteriyor. Eril tacizci tecavüzcü zihniyetin ve taraftarlarının haddini giderek aştığını görüyor ve söylüyoruz; kimse kadın bedeni üzerinde tasarruf sahibi değildir. Mevcut koşullar, kadını köleleştirmeyi amaçlayan, kadınlara yönelik saldırıların tacizlerin artmaya ve sıradanlaşmaya başladığı bu süreç kadınların örgütlü ve bir arada durma zorunluluğunu gösteriyor.
Militarizmle, orduyla, erkeklikle güçlendirilmiş tepede bir vesayet olarak duran askeri darbeye ‘hayır’ derken, kadın haklarını hiçe sayan, tecavüzcülüğü yücelten , şeriatçı IŞİD’ci zihniyete de ‘hayır’ diyoruz. Biri diğerinin alternatifi değildir, olamaz.
En geniş demokrasi cephesinin inşası da kadınlarla olacaktır. Dini patriyarkayı beraberinde getiren faşizme karşı kadın dayanışmasını ve demokratik cumhuriyeti savunmaya devam edeceğiz. Kazanılmış haklarımızdan vazgeçmeyecek, kadın özgürlük mücadelesinin kazanımlarının geri düşmesine izin vermeyeceğiz. Sokakları da meydanları da kadın düşmanı, İslamcı erkek çetelerine bırakmayacağız. Bizler tarih sahnesinin gerçek sahiplerinin tarafındayız.
Bu puslu ve karanlık havayı biz direnen kadınlar aydınlatacağız.
Yaşasın kadın mücadelesi!
Yaşasın kadın dayanışması!
SYKP Kadın Meclisi