Virüsü pandemiye çeviren kapitalizm ile baş etmenin yolu komplo teorilerinden medet ummaktan değil, örgütlü anti kapitalist mücadeleyi büyütmekten geçiyor!
Krizler büyük belirsizlikleri beraberinde getiren, bu nedenle de iyi ve kötü yeni siyasi gelişmelere açık olan anlardır. Pandemiyle birlikte gelen kriz sistemin çok katmanlı birçok sorununu gözler önüne sererken, 1929 Büyük Buhranı sonrası faşizmin yükselişine benzer bir sürecin de kapılarını araladı.
İnsan canını tehlikeye atma pahasına üretimin sürdürülmesine, pandemi sürecinde hükümetlerin halk ve sağlık sektörü yerine dev şirketlere sunduğu büyük yardım paketlerine ve yine bu süreçte ödemeleri aksayan kiracıların zorla tahliye edilmesine karşı sol, irili ufaklı birçok eylem ve grev örgütledi.
Fakat bu süreçte sokaklara çıkan bir başka grup daha var: Faşistler, aşı karşıtları, düzdünyacılar ve 5G teknolojisi karşıtları gibi komplo teoricilerden oluşan bu topluluk insanların 2008 kapitalist kriziyle birlikte artan ve pandemi ile doruk noktasına ulaşan hayat kaygılarını, umutsuzluklarını ve öfkelerini ustalıkla kullanıyorlar.
Salgının “gizli güçler” tarafından uydurulan bir yalan olduğunu savunanlar, virüsün Çin tarafından batı uygarlığını yıkmak için üretildiğini söyleyenler, Covid-19’un herhangi bir gripten daha ölümcül olmadığına, bu sebeple alınan önlemlerin arkasında “solcu tiranlıkların” başka amaçları olduğuna inananlar bu eylemlerde birleşiyorlar. Tabii ki, yaşadığımız düzende uluslararası bilimsel kurumların bilimden ve tarafsızlıktan uzak, sermaye yararına manipülatif veriler sunabildiğini, toplumun en savunmasız kesimlerinin bilim deneklerine dönüştürülmesine sessiz kaldığı ve hepimizin gözünde güvenilirliğini büyük oranda yitirdiği aşikar.
İlaç tekellerine değil sağlık emekçilerine güveniyoruz!
Bizler geceler boyunca uykusuz kalan, yoğun bakımda korona hastalarına bakan sağlık çalışanlarına, savaşın en ön cephelerinde, çatışma bölgelerinde insanlara sağlık hizmeti götürmeye çalışan ve toplum sağlığı yararına mücadele edenlere, onların sermayeden bağımsız kurumlarına güveniyoruz. Onlar bizlere bu salgının gerçekliğini, tehlikesini ve kapitalizm yüzünden çökmek üzere olan sağlık sisteminin neden olduğu krizi, ancak toplumsal bir bilinç ve dayanışmayla bu krizi aşabileceğimizi başından beri söylüyorlar. Onların bizlere sunduğu bilimsel veriler, bu salgının gerçek ve ne yazık ki sıradan bir gripten çok daha tehlikeli olduğunu gösteriyor.
Hissettiğimiz umutsuzluk, öfke ve demokrasi özlemi bilimsel verileri yok sayan ve kendi amaçları için bizleri kullanmakta beis görmeyen faşistlerin ve sermayedarların piyonları olmamıza yol açmamalı.
Unutmayalım ki Naziler yükselirken tüm amaçlarını açık etmemişlerdi, Hitler’i daha iktidara yürürken mitinglerde alkışlayan yoksulluğa ve güvencesizliğe öfkeli Almanların hepsi faşist değillerdi. Fakat onu iktidara taşıyan taşları döşediler. O sebeple bu eylemlerin de örgütleyicilerini ve eylemlere çağrı yapan meşhur faşistleri yok sayarak, “eyleme katılan herkes Neo-nazi ya da faşist değil” diyerek, bu gerçeğe gözümüzü kapayamayız.
Bu grupların Amerika’da büyük finans şirketleri ve sermaye sahipleri tarafından fonlandığı haberleri daha önce basına yansımıştı. Diğer yandan özellikle Almanya, İspanya ve İtalya’da faşist grupların bu eylemleri politik kimliklerini saklayarak örgütledikleri ve eylemlerde ise başı çektikleri son protestoların ardından tüm basına yansıdı.
Krizi aşılamayıp tersine derinleşen kapitalizm, geniş kitleler içerisinde kendisine karşı biriken öfkenin örgütlü bir anti-kapitalist mücadeleye akmasını engellemek hedefiyle bu hareketlerin kontrollü bir biçimde gelişmesine, parlamentoların kapılarına dayanmalarına dahi göz yumuyor.
Amerika ve Almanya’da koronavirüsünü inkar edenlerin ve salgını yavaşlatmak adına alınmış önlemlere karşı olanların eylemlerine ve söylemlerine baktığımızda, yaşananları çok daha net görebiliyoruz.
Kapitalizmin kalesinde kârların azalma ihtimalini binlerce insanın ölmesinden çok daha kötü bir senaryo olarak gören sermaye, Trump’ın büyük çabalarına rağmen koronavirüsüne karşı alınabilmiş bir dizii üretimi dondurma-yavaşlatma ve sosyal mesafe önlemlerine karşı, gizlice komplo teoricilerin örgütlenmelerine fonlar sağlayarak “önlemler bireysel özgürlüklere ve demokrasiye karşıdır” kampanyaları yapıyor. Aynı eylemlere Amerikalı ırkçılar silahlarıyla ve siyah köleciliğini savunan konfederasyon bayraklarıyla katılıyor.
Almanya’da ise “diktatörlüğe karşı demokrasi” adı altında örgütlenen eylemciler, ırkçı-faşist örgütlenmelerin ve ideolojilerin yasak olduğu Almanya ve Avrupa’yı bir “solcu tiranlık” olarak resmediyor ve hangi özgürlük kısıtlamalarına karşı sokağa çıkıldığı muğlak eylemler örgütleniyor. Katıksız bir sağ hükümet olan Merkel hükümetini “solcu diktatörlük” olarak adlandırmak, eylemde Neo-nazi grupların imparatorluk bayrağı, Trump ve Putin bayraklarının taşınması, protestoların örgütleyicilerinin Merkel’den fersah fersah sağda duran faşistler olduğunun zaten başlı başına açık bir kanıtı.
Faşistlerin demokrasiden ve ifade özgürlüğünden anladıkları, zehirli ideolojilerine karşı yasakların kalkması ve faşist fikirleri istedikleri her yerde rahatça dile getirebilme özgürlüğüdür.
Koronavirüs salgınıyla birlikte devrimci, sosyalist, anti-faşist, anti-ırkçı kesimlere bundan sonra daha çok görev düşmektedir. Pandemi, kemer sıkma ve özelleştirme politikalarıyla neredeyse bitirilen sağlık sistemi ve sosyal haklar için mücadelenin önemini, kapitalistlerin kârı insan canının önüne koyduğunu hepimize bir kez daha göstermiştir.
Faşistlerin aksine bizler, pandemiyi bahane ederek göçmenlere, muhaliflere, ifade özgürlüğüne saldırılarını artıran Orban, Bolsonaro, Trump, Putin ve Erdoğan gibilere karşı direnişi ve sokakları asla bırakmamalıyız. Eşitsizlik, pandemi, savaş, sömürü ve yıkım üreten bu sistemi değiştirme yolunun daha fazla ırkçılık ve ayrımcılık üreten azgın/faşist bir kapitalizmden değil, mutlaka kapitalizmi aşan ve sosyalizm hedefleyen bir perspektifle örgütlenmekten ve mücadeleden geçtiği bilinciyle hareket etmeliyiz.
Komplo teoricilerine karşı bilimi, faşistlere ve sermayeye karşı anti-faşizmi ve sosyalizmi savunmaya devam edeceğiz!
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Avrupa