Sandıklara sahip çıkalım, 1 Nisan’a hazırlanalım!

Sandıklara sahip çıkalım, 1 Nisan’a hazırlanalım!

AKP-MHP faşizminin yalana, ırkçılığa, lümpenliğe dayalı hukuk tanımaz seçim kampanyasının final sahnesinin sandıklar açıldığında sergileyeceğini öngörmemiz gerekir. 2004’den bu yana yapılan tüm seçimlere şaibe bulaştıranların bu seçimleri de adil ve güvenilir yapmayacakları açık.

Nitekim Yüksek Seçim Kurulu’nun Ocak’ta dolan görev süresi torba yasayla bir kez daha uzatıldı.

YSK’nın marifetlerini 2007’den itibaren hemen her seçimde gördük. Kendi verilerine göre 2002-2007 yılları arasında kayıtlı seçmen sayısı yüzde 1 artarken, 2007-2014 yıllarında bu oran yüzde 29’a fırlamıştı. Aynı dönemin nüfus artışı ise yüzde 10 seviyesini geçmiyordu.

2010 Referandumu’nun sonuçlarını sandık bazlı açıklamayı reddetti.

2009’da YSK, oy kullananların işaret parmağına boya sürülmesi uygulamasına son verdi.

2011 Genel Seçimleri’nde kayıtlı seçmen sayısından 19 milyon fazla oy pusulası bastırdı.

2017 Referandumu’nda sayım anında mühürsüz pusulaları geçerli kabul etti.

Hala istedikleri seviyeye ulaşamadıkları için olsa gerek en üst perdeden tehditler savurmaya devam ediyorlar. Koltuklarını yitirecekleri telaşıyla korkanlar, korkutarak sonuç alabileceklerine inanıyorlar. Kürt coğrafyasında halkın ezici iradesi her türden sandık hırsızlığını aşacak düzeydedir. Fırat’ın Batı’sında ise CHP’nin tepesini bir kez daha “adam kazandı” çizgisine kolaylıkla getirebilirler ama CHP tabanının tepkisini sindirmek o kadar kolay olmayacaktır.

Sadece YSK üzerinden değil, seçimlerin manipülasyonu için kesenin ağzı sonuna kadar açıldı, devlet olanakları AKP-MHP İktidar Bloku’nun hizmetine seferber edildi.

Neredeyse 2010 Anayasa Referandumu’ndan beri bütün seçimlerde tanık olmaya başladığımız hile, hurda, desise ve sahtekarlıklar yoluyla seçimlerin kazanılması hamleleri,  AKP İktidarı’nın demokratik yollarla iktidar katından indirilemeyeceği, seçimlerle sonuç alınamayacağı düşüncesini seçmenlerin azımsanmayacak bir bölümünün zihnine yerleştirdi. Bir tür çaresizlik hali yenilgi atmosferinin yaygınlaşmasına da hizmet etti.

Özellikle muhalefet partilerine oy veren seçmenlerin büyük bir çoğunluğuna egemen olan bu ruh hali 31 Mart Yerel Seçimleri yaklaştıkça değişmeye başladı. AKP-MHP İktidar Bloku’nun seçimler vasıtasıyla geriletilebileceği düşüncesi her geçen gün güç kazandı.

Bu düşüncenin gün geçtikçe yaygınlaşması, yenilgi atmosferinin adım adım dağılması AKP-MHP İktidar Bloku’nu telaşa sürükledi. Erdoğan’ın, Soylu’nun, Bahçeli’nin, AKP-MHP İktidar Bloku’nun her soydan kurmaylarının bozulan kimyalarından çok iyi anlıyoruz bunu. Muhalefet partilerine oy veren seçmenleri “terörist” ilan etmekle başlayan seçim kampanyalarının finali “HDP’lilerin de oylarını istiyoruz” yaltaklanmalarıyla nihayete eriyor.

2018 Başkanlık Seçimleri’nde ıslak imzalı belgeler toplanmadan, Anadolu Ajansı’nın verilerine dayanarak seçim sonuçlarını ilan etti.

Kendinden olmayan tüm seçmenleri aşağılamakla başlayıp yaltaklanmayla nihayete eren bu filmin senaryosunu partimizin de bileşeni olduğu Halkların Demokratik Partisi yazdı.

Faşist İktidar Bloku’nun hesabı gayet basitti. Fırat’ın Batı’sındaki CHP ile İyi Parti’nin oyları, AKP ile MHP’nin oylarıyla boy ölçüşemezdi. İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Bursa vb. büyük şehirler zaten cepteydi. Kürt illerinde HDP belediyeleri tekrar eskisi kadar hatta daha fazla kazansa bile çözüm belliydi: Tekrar kayyum atanır, kesif milliyetçi atmosfer altında icra edilecek “belediyeler darbesine” Türkiye’nin Batı’sından güçlü bir itiraz çıkmayacağı için Kürt Halkı kendi kaderiyle baş başa bırakılır, AKP-MHP İktidar Bloku kendi çalıp kendi söylediği “demokrasi oyununa” devam ederdi.

HDP’nin “Kürt illerinde kayyumları alaşağı etmek, Batı’da AKP-MHP İktidar Bloku’nun yerel iktidar ayaklarını çökertmek” olarak formüle edilen stratejisi bu hayalleri tuz buz etti. Seçmene hot zot çekmekle başlayıp HDP seçmenine bile yaltaklanmaya varan söyleme baktığımızda Reis’in kuyruğu kapıya sıkıştırmış olduğunu gayet iyi görebiliyoruz.

31 Mart Yerel Seçimleri’nin sonucu ne olursa olsun, HDP Türkiye demokrasisine kendi varlığını emanet ediyor. HDP’nin seçim stratejisinin hakiki anlamı budur. Bu anlam sadece kağıt üzerinde kalmıyor, HDP seçmeni bu anlamı hakikate kavuşturuyor. Bütün kamuoyu yoklamalarının işaret ettiği gerçek budur. HDP seçmeni sandığı gidecek, AKP-MHP İktidar Bloku vasıtasıyla icra edilen faşizmi kurumsallaştırma ve yerleştirme yeltenişine anlamlı bir darbe vurmaya, AKP-MHP İktidar Bloku’nu iktidar katından indirme sürecinin kapısını aralamaya çalışacaktır. Seçim sonuçları ne olursa olsun, HDP’nin seçim stratejisi hiçbir biçimde bu anlamından bir şey kaybetmeyecektir.

HDP’nin seçim stratejisi, AKP-MHP İktidar Bloku’na anlamlı bir darbe vurma olanağını sunduğu ve seçimlerin ardından Faşist Bloku iktidar katından indirme sürecinin kapısını aralayabileceği için 2019 Mart Yerel Seçimleri’nin senaryosunu HDP yazmış bulunuyor.

Yarın seçimler gerçekleştirilecek. Senaryosunu yazdığımız filmin gösteriminde de olmaktan imtina etmeyeceğiz. AKP-MHP İktidar Bloku’nun çevirmeye yelteneceği entrikaların farkındayız. Kapalı kapıların ardında, taşları bağlayıp köpekleri salma senaryoları kurduklarından da asla şüphe duymuyoruz. Ama tevekkülle izleyemeyiz, seyretmekle yetinemeyiz.

Tek çıkış yolunun kararlılıkla mücadele etmek, sandıkları korumak, tüm demokrasi güçlerini sandıklara sahip çıkabilmek için seferber etmekten geçtiğini biliyoruz.

Sandıklara sahip çıkalım! 

1 Nisan’a hazırlanalım!

30.03.2019

SYKP MYK