Pontos Rum ve Çerkes Soykırımları tanınmalı, bu soykırımla hesaplaşılmalıdır!

Büyük insanlık tarihi; yürüyüşünde nice isyanlar, nice toplu katliamlar, nice devrimler ve karşı devrimler gördü. Yüz yıl önce bu coğrafyada Ermeni, Rum Pontos, Süryani, Asuri,
Keldani soykırımları yaşandı. Daha yakın bir tarihte ise Dersim kana bulandı. Günümüzde de Kürt halkına karşı acımasız, kanlı bir savaş sürdürülüyor. Kentler yakılıp-yıkılıyor, sivil halk katlediliyor ve kalanlar göçe zorlanıyor.

Egemen güçler ve onların siyasi temsilcileri tarihi gerçekleri ve tüm bu katliamlardaki sorumluluklarını inkâr etmeye devam ediyor. Yara kanıyor ve acıları tazeliğini koruyor.

Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkarak “Kurtuluş” savaşını başlattığı gün sayılan ve “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutlanılan 19 Mayıs, Pontos Rum’ları için bir soykırımın başlangıcı olmuştur.

Mustafa Kemal ve arkadaşları Samsun’a varmalarıyla birlikte ilk önce başta Topal Osman olmak üzere diğer çete liderleriyle görüşmeler yaparak, Pontos’daki  (Karadeniz) Rumların imhası için talimat verdiler.

1921 yılına kadar çeteler aracılığıyla sürdürülen bu imha planı 1921’de kurulan Merkez Ordusu ile – çeteler de orduya dahil edilerek- Nurettin Paşa’nın komutasında; 1922 yılında ise lağvedilen Merkez Ordusu’nun yerini alacak 10. Fırka yönetiminde, 1923 yılında Lozan’da imzalanacak Mübadele Anlaşması’na kadar sürdü.

19 Mayıs 1919’un tarihi İttihatçıların başlattığı ve ilk olarak Ermeni, Süryani ve Rumları kapsayan Hristiyanlara yönelik imha planının, ikinci etabının başlangıcını oluşturuyor. Birinci etapta katledilen 150 bin Pontoslu Rum ile birlikte 353.000 kişinin canına, 1 milyon 250 bin (Karadeniz’den 200 bine yakın) Rum’un Mübadeleyle sürgün edilmesine yol açacak Soykırıma evrilme sürecidir bu.

Bugün Gençlik ve Spor Bayramı olarak kutlanan 19 Mayıs, Pontuslu Rumlar için acı, hüzün, işkence, ölüm; SOYKIRIM demektir.

Sadece Osmanlı ve Kemalist Cumhuriyet değil, bölgenin diğer egemen güçleri de kadim halkları soykırımlar, sürgünler ve katliamlarla yok etmeye çalışmıştır.

18. ve 19. yüzyıl, Kafkaslar’da eşitsiz güçlerin acımasız bir savaşına ve büyük katliamlara sahne oldu. Çerkeslerin ana yurdu olan Kafkasları işgale kalkışan Çarlık Rusyası orduları yüzyıl süren bir savaşta gerilla birlikleri şeklinde örgütlenmiş sayı ve silah gücü bakımından son derece zayıf Çerkes savaşçılarını yenilgiye uğrattı.

“Vakta ki, döğüşmek gerekti,

Özgürlükleri ve dağları için,

– ki, son derece eşitsizdi güçler,

Vuruştular bir yüzyıl kadar.

Sonuçta kader ağını ördü.

Kâr etmedi usta savaş taktikleri,

Kâr etmedi civan yiğitlik, yenildiler.

Ve… Paylaştılar tarihte yenik düşenlerin kaderini.

Osmanlı, Rus ve İngiliz yapımı bir komployla

Terk-i vatan eylediler.”

Yaklaşık 1,5 milyon Çerkes Osmanlı topraklarına sürgüne gönderildi. Yüz binlercesi sürgün yollarında Karadeniz sularına gömüldü. Bir o kadarı da ulaştığı topraklarda açlık, hastalık ve soğuktan kırıldı. Osmanlı devleti gelenleri belli bir stratejik plan dâhilinde iskâna tabi tuttu. Dağınık şekilde yerleştirilen Çerkesler devletçe uygulanan asimilasyona uğratıldı.

Ekim Devrimi ertesinde Devrimin önderi Lenin İstanbul ve Anadolu’ya yerleşen Çerkeslerle görüşmek amacıyla bir Sovyet Hükümet heyetini göndermiş, Çerkesleri anayurtlarına davet etmişti. O günün koşulları nedeniyle Heyetin Çerkes halkıyla buluşması elbette kolay değildi, görüştükleri Çerkes beyleri ise anti-Sovyet anlayışları nedeniyle geri dönüşe ilgi göstermediler. Böylece Çerkes halkı önemli bir fırsatı kaçırdı.

Bugün Çerkes halkı saflarında hâlâ geri dönüş özlemi içinde olanlar mevcuttur ve Rus Hükümetinden bunun için gerekli koşulları yaratmasını talep etmektedirler. Bu haklı bir taleptir ve Rus hükümeti buna uygun koşulları sağlamalıdır. Ayrıca, Çarlık Hükümetinin Çerkes halkına uyguladığı soykırımı kabul etmelidir.

Öte yandan, AKP hükümeti Çerkes halkı üzerinde çok yönlü ve kuvvetli bir asimilasyon politikası uygulamaktadır. Çerkes varlığı tehlike altındadır. Buna karşı bir mücadele gelişmektedir. Partimiz Çerkes halkının bu haklı mücadelesini destekler.  Hakeza Kürdistan’daki kirli savaşın adeta psikolojik cephe gerisi haline getirilmek istenen Pontos-Karadeniz Rum ve diğer halkların yeniden tarih sahnesine çıkma mücadelesinde yanlarında olduğunu bildiririz.

“Soykırımların ve halklara yönelik tüm soysürüm, katliam ve baskıların birinci dereceden sorumlusu ve uygulayıcısı devlet ve merkezi/yerel egemenler olsa da bütün toplum bu suçun maddi ve manevi yükü altındadır. Tarihin karanlık ve acı sayfalarıyla yüzleşmeden, bu yüzleşmenin tüm gereklerini -özür dileme, yurduna geri dönme hakkı, el konulan mal ve mülklerin iadesi vb- yerine getirmeden, halkların tüm siyasal, kültürel haklarıyla özgürce yaşamasının koşullarını oluşturmadan bu manevi yükten kurtulmanın yolu yoktur.

SYKP, böyle bir tarihsel yüzleşmenin yolunun açılmasını, tarihsel hakikatlerin ve soykırımların kabul edilmesini, halkların haklarının iade edilmesini veya mümkün telafilerinin sağlanmasını başlıca mücadele görevlerinden biri olarak görür.” (SYKP Programından)

SYKP olarak, büyük sürgünün 152. Yılında Çerkes halkının, soykırımının 97. Yılında Pontos Rumlarının acılarını paylaşıyor, Pontoslu Rum ve Çerkes işçi ve emekçilerini, gençler, kadınlar ve aydınları halkların eşitliği, özgürlüğü ve gönüllü birlikteliği için ortak mücadeleye çağırıyoruz.

Pontos ve Çerkes Soykırımları tanınmalı ve bu soykırımlarla hesaplaşılmalıdır!

Yaşasın halkların eşit, özgür, gönüllü birlikteliği!

Yaşasın halkların kardeşliği!

 

Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi(SYKP)

Merkez Yürütme Kurulu