Merkez Yürütme Kurulumuz yaptığı yazılı açıklamayla 50 yıl önce, 30 Mart 1972’de Kızıldere’de katledilen THKO ve THKP-C savaşçılarını ve 30 Mart 1995’de Samandağ’da faşist pusuyla öldürülen Mehmet Latifeci’yi andı.
Açıklamada Kızıldere’nin kan ve gözyaşını değil mücadele ve dayanışmayı miras bıraktığı ifade edilerek “Bu mirasa layık olmaya çabalıyoruz. Bunun yolu bugün zulmün ve yoksulluğun olduğu her yerde direnmekten geçmektedir. Mahir olmaktan geçmektedir!” denildi. Açıklamada, Mehmet Latifeci’nin Mahirleşerek bu mirası sürdürdüğü ifade edildi.
Açıklamanın tamamı şöyle:
Onlar Karanlığı Yırttı Aydınlığı Biz Getireceğiz
30 Mart 1972 yılında Mahir Çayan, Sinan Kazım Özüdoğru, Hüdai Arıkan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Ertan Saruhan, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Nihat Yılmaz ve Ahmet Atasoy Tokat Niksar’ın Kızıldere köyünde kuşatıldıkları kerpiç bir evde katledildiler. 30 Kasım 1971’de Maltepe askeri hapishanesinden firar eden Mahir Çayan’ın önderliğindeki Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (THKP-C) savaşçıları ile Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) savaşçıları Cihan Alptekin ve Ömer Ayna ölüme sayılan günler özgürlüğe sayılsın diye yollara düştüler. Amaçları Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamını engellemekti.
Yoksul bir kerpiç evde etrafları ağır silahlar ve zırhlı araçlarla sarılmış devrimcilere ilk olarak teslim olun dediler. Ve Mahir Çayan’ın “Biz buraya dönmeye değil ölmeye geldik” sözünü duydular. Son ana kadar direnmeye karar veren devrimcilerin slogan ve marş seslerini duydular. Silah sesleri sustuğunda yıkılan ve yakılan kerpiç evin içinden doğan slogan seslerini hala duyuyoruz. Birbirlerine sıkı sıkıya bağlı yoldaşlığı ve devrimci iradeyi rehber ediniyoruz. Kızıldere devrimci dayanışmanın sadece sözde olmadığının en açık göstergesidir. Bu açıdan baktığımızda devrimci hareketin mayasını güçlendiren bir mihenk taşıdır. Kızıldere devrimci irade ve eylem kararlılığının diğer adıdır. Hem emperyalizme hem de emperyalizmin iç olgu olduğu tespitiyle işçi sınıfı ve ezilenler adına iktidara başkaldırının adıdır.
Kızıldere katliamı ile devrimci hareketi yok edeceğini düşünen devletin planları suya düşmüştü. Ardından daha büyük bir şekilde gelen gençlik ve sınıf hareketi Kızıldere de bırakılan ayak izine basarak devlete cevap vermiştir. Aradan tam elli yıl geçti. Elli yılın ardından baktığımızda Kızıldere’den bizlere kan ve gözyaşının değil devrimci mücadele ve dayanışmanın köklü bir miras olarak kaldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu mirasa layık olmaya çabalıyoruz. Bunun yolu bugün zulmün ve yoksulluğun olduğu her yerde direnmekten geçmektedir. Mahir olmaktan geçmektedir!
Yine Mart ayının 30’unda 1995 yılında devletin tetikçileri tarafından babası Yahya Latifeci ile birlikte katledilen, mücadelede Mahirleşen yoldaşımız da Arap Alevi halkının öncü devrimcisi Mehmet Latifeci’dir. Mehmet Latifeci Arap Alevi halkına yönelik asimilasyon ve imha politikalarına karşı direnen, Arap ve Kürt halkının birlikte mücadelesini ölümüne savunan, işçi direnişlerinde ön safta duran bir komünistti. Geçmişten bugüne, bugünden geleceğe bu mirasın izcisi ve taşıyıcısıydı. Bir kere daha haykırıyoruz: Mehmet Latifeci Ölümsüzdür!
Yarım asır önce önder bir militan, militan bir önder olan Mahir Çayan ve yoldaşları, işçilerin ve ezilenlerin adına karanlığı yırttılar. Bizlere bıraktıkları bayrağı tutmanın olanca onuru ve heyecanıyla haykırıyoruz; Kızıldere Son Değil Kavga Sürüyor!
KIZILDERENİN HESABI SORULACAK!
MEHMET LATİFECİ ÖLÜMSÜZDÜR!
MAHİR HÜSEYİN ULAŞ KURTULUŞA KADAR SAVAŞ!
SOSYALİST YENİDEN KURULUŞ PARTİSİ (SYKP)
MERKEZ YÜRÜTME KURULU