Hangi dinden ya da milliyetten olursa olsun, bir başkasını kendinden aşağı gören, onun kimliğini, kültürünü özgürce yaşamasını engelleyen, hatta yaşamını elinden alma hakkını kendinde gören bir zihniyet insanlığa karşı suç işliyordur!
Son günlerde selefist radikal İslamcı katillerin Fransa’da gerçekleştirdikleri cinayetler insanlık suçunun son örneklerinden oldu. Paris’te bir tarih öğretmeninin gösterdiği karikatür gerekçe edilerek katledilmesinin ardından yükselen gerilim Nice ve Avignon kentlerindeki yeni katliamlarla devam etti. Bu selefi, radikal İslamcı zihniyet sadece Hristiyanların yoğun yaşadığı Batı coğrafyasında değil Müslümanların yoğun olduğu coğrafyalarda da pek çok insanlık suçuna imza attı, atmaya devam ediyor. Hiçbir “ama-fakat” insanların kafasını kesen, barış isteyenlerin arasına canlı bomba olarak dalan, elleri kolları bağlı insanları diri diri yakan, sıradan insanların üzerine kamyon süren bu caniliğin gerekçesi olamaz! Bu canilikle ve katliamlarla arasına mesafe koymayan Müslüman da en az bu katliamların failleri kadar suçun ortağıdır.
Ve biliyoruz ki, radikallik sadece Müslüman halklara ait bir insanlık suçu değil. Almanya’da NSU’nun Hanau ve Solingen katliamları, Yeni Zelanda’daki cami katliamı, Ebu Gureyb Hapishanesi’nde yaşananlar madalyonun diğer yüzü.
Daha kötüsü ise, devletlerin sermaye düzeninin devamını sağlamak, hükümetlerin iktidarlarını korumak için ırkçılığı ve dinciliği bir enstrüman olarak kullanmasıdır. Sadece siyasal İslamcılar değil, sömürgeci reflekslerinin sürekliliği ile kontrol edebildikleri coğrafyaları artırmaya çalışan dünyanın egemen devletlerinin sağladığı güvenli alanlarda büyüdü bu cihatçı ve faşist çeteler. Tıpkı son olarak yaşanan Erdoğan-Macron polemiğinde olduğu gibi. Hristiyan devletler, hükümetler İslamı, göçmenleri bir tehlike olarak göstererek, Müslüman devlet ise Hristiyanlığı, Müslüman olmayan ulusları düşman ilan ederek ekonomik ve siyasal tıkanıklıklarını manipüle etmekteler. Kâh bu politikaları bizzat geliştirerek, kâh ırkçı ve dinci örgütlenmelere göz yumarak emekçiler, ezilenler ve halklar arasında gardlaşmalara, kutuplaşmalara yol açmaktalar. Bu sayede yoksulluğun, işsizliğin, güvencesizliğin, göçün, ayrımcılığın, savaşların asıl kaynağı olan kapitalist sisteme karşı öfkeyi yanlış hedeflere yönlendirmekteler.
SYKP Avrupa olarak ‘amasız-fakatsız’ bir biçimde hangi dine ya da millete mensup olursa olsun, kendisi gibi olmayana yönelik yapılan baskı, zulüm, dışlama, ötekileştirme, asimilasyon ve katliamlara hayır diyoruz! Müslüman halklarımızı DAİŞ, El Kaide, İhvan-ı Müslim, El Nusra, Boko Haram gibi radikal İslamcı örgütlere ve bunları destekleyenlere, göz yumanlara tavır almaya davet ediyoruz. Aynı şekilde, Avrupa halklarını da NSU, AfD, Nordik Direniş Hareketi (NMR), Combat 18, Altın Şafak gibi faşist, ırkçı hareketlere ve bunlara destekleyenlere, göz yumanlara karşı mücadeleye çağırıyoruz.
Gezegenimizi, yaşamı ve insanlığı hızla yok oluşa doğru sürükleyen kapitalizmin ömrünü uzatabilmek için başvurduğu ırkçı, dinci, cinsiyetçi politikalara karşı bütün halkaların eşit ve özgürce bir arada yaşadığı sınırsız, sınıfsız, sömürüsüz, tahakkümsüz bir yaşam kurmak için ellerimizi ve güçlerimizi birleştirelim, tüm dünyada yeniden sosyalizmi inşa edelim.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Avrupa Koordinasyonu