31 Mart seçimlerinin bir kez de sandık marifetiyle ve iktidar lehine tüm müdahalelere rağmentartışmasız şekilde ortaya koyduğu, geçen süre içinde pek çok göstergenin yeniden ve yeniden teyit ettiği üzere AKP-MHP faşist iktidar bloğu toplumsal rıza üretememektedir.
Rızadan yoksun kalan rejim, ülke içinde kaybettiği onayı, yayılmacı politikalarla dışarıdan üretmeye, hayali tehlike ve düşmanlıklar ileri sürerek toplumu “iç cephe” metaforu üzerinden zapturapt altına almaya çalışmaktadır.
Tüm itiraz ve memnuniyetsizlikler, hak talepleri şiddetle bastırılmakta; rejimin dolaysız bir vasatına dönüşen yargı eliyle yürütülen seri, yaygın soruşturma ve tutuklamalarla toplumsal muhalefet paralize edilmeye, içine sokulan kamalarla bölünmeye çalışılmaktadır.
Kent uzlaşısı temelinde seçim ittifakları kurmak gibi sözde suç tanımları icat edilmekte;kayyımlar ile halkın seçme-seçilme hakkı yok sayılmakta; soruşturmalarla muhalif belediyeler, siyasi partiler, barolar kuşatılmakta; işçi direnişleri yasaklanıp sendika temsilcileri, sosyalistler hapishanelere atılmakta; ağır cezalar, davalar ve tutuklamalarlagazeteciler susmaya zorlanmaktadır.
Türkiye halklarının barış özlemi, güvenlikçi bir parantezle sınırlandırılmakta; Kürt sorununun çok katmanlı yapısının gerektirdiği çözüm yolları için adım atmak şöyle dursun sorunu derinleştiren politikalar devreye sokulmakta; sorunun tarafları, muhalefet ve toplum sürecindışında tutulmakta; velhasıl Öcalan’ın ‘Barış ve Demokratik Toplum’ çağrısının yol açacağı gelişmelerin tüm ezilenler ve sömürülenler lehine bir demokratik dönüşüm imkanı doğurmasının önü kesilmeye çalışılmaktadır.
İktidar blokunun, faşist inşa sürecini ilerletmek, derinleştirmek ve iktidarın el değiştirmesi olasılığını bertaraf etmek üzere yeni bir düzleme geçtiğine dair emareleri çoğaltmak mümkündür.
İşte bu yeni düzlemin bir sonucu olarak, toplumsal ve siyasal muhalefetin üzerine örtülen ve iktidarın altından kimi isterse onu çekip mahkum edebileceği Gezi ve Kobane gibi açık davalara bir yenisi; “HDK Davası” eklenmiştir.
Bu dava kapsamında İstanbul’da yapılan operasyonun akabinde aralarında üyelerimiz Halit Elçi, Kardelen Taş, Mehmet Saltoğlu ve Ahmet Saymadi’nin de olduğu 30 kişi tutuklanmış; üyemiz Yazgül Yıldırım dahil 13 kişi ev hapsi ve 7 kişi adli kontrol ile cezalandırılmıştır.
Halkların Demokratik Kongresinin (HDK), anayasal haklara dayanan ve yasal mevzuatta yeri olan bir örgütlenme formu olarak kurulmasına, tüm toplantı ve faaliyetlerinin açık, şeffaf bir biçimde kamuoyu önünde yürütülmesine rağmen “illegal” ilan edilmesinin ve faaliyetlerininsomut hiçbir isnada dayandırılmaksızın “suçlaştırılması”nın hukuki bir mülahazadan türemediği izahtan varestedir.
Buna rağmen HDK’yi kriminalize etme çabası, içine yerleştiği konjonktürel çerçevenin yanı sıra onun özgünlüğündedir. HDK, Türkiye’de siyasetin geleneksel işleyiş kalıplarına, siyasetin gündelik bilinçte ve müesses nizam içinde -ancak oy verme yoluyla-yapılabileceğine yönelik kavrayışa esastan bir itirazdır. HDK ile aranan, halk hareketini müesses kurumların dışına taşırarak halkın kendi gücünü ve iradesini dolaysızca yansıtmasına imkân veren bir doğrudan demokrasi zeminidir.
HDK fikriyatı, siyasetin toplumsallaşması, toplumun siyasallaşması diyalektiği içinde siyaseti bir grup profesyonelin icra ettiği ayrıcalıklı bir meslek olmaktan çıkarıp halka iade etmektir. Halkın kendi geleceği hakkında karar verme, kendi çıkarları üzerinden temsil ilişkilerinin ötesinde asaleten siyaset yapma hakkını savunmaktır. Siyaseti gündelik yaşamın içinde her türden toplumsal eşitsizlik ve ayrımcılığa karşı her gün ve her gün yeniden üretmektir.
İşte iktidar blokunu ürküten böylesi bir karşıt hegemonya düzleminin düşünülüp dile getirilmesinin bile taşıdığı muazzam demokratik potansiyeldir. Başka bir kültürün doğması, filizlenmesi ve zihinsel dönüşümünün gerçekleşmesidir.
Ne var ki, zamanı gelmiş fikirlerin ancak bir süre için karşısında durulabilir. Bugün içinden geçmekte olduğumuz süreç büyük zorluklar ve çelişkilerle dolu olsa da çelişkilerden imkan üretmek, fikri maddesiyle buluşturacak yeni yordamları ve çıkış yollarını bulmak demokratik siyasetin yaratıcılığı, azmi ve mücadelesiyle ortaya çıkacaktır. Tarih ve bugün, baskı ve zulümler kadar Kürt halkının, Alevilerin, emekçilerin, kadınların, LGBTİ+’ların, gençlerin, sosyalistlerin, devrimcilerin, yaşam ve doğa savunucularının ve bilcümle ezilenlerin ve sömürülenlerin direnişlerinin izleriyle dolu bir bileşkedir.
Bu tarihsel birikim ve gelecek ufkumuzun verdiği güçle, toplumsal ve siyasal muhalefeti içine soktukları kamalarla bölmelerine, baskı ve şok dalgaları ile paralize etmelerine, torba davalar ve soruşturmalarla etkisizleştirmelerine izin vermeyeceğiz. Halkın siyaset yapma hakkını, demokratik siyaseti, HDK’yi, barışı savunacağız.
Eşitlik, özgürlük ve demokrasi mücadelesi veren birimizin daha aramızdan çekip alınmasına izin vermeyeceğiz, bunun gerektirdiği tüm ortak mücadele zeminlerinin yaratılması için inisiyatif alacağız. Ve elbette tutsak yoldaşlarımızı özgürlüklerine kavuşturacağız.
SYKP MYK