Hatimoğulları: Katar’a yönelik ‘terör örgütlerini destekleme’ suçlaması yarın Erdoğan’a yapılabilir

Gazete Şujin’in röportajı – Donald Trump’ın Suudi Arabistan seferinden sonra başlayan Katar Krizine ilişkin konuşan SYKP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, “Kullandığın silahın bir gün sana dönmeme ihtimali pek yoktur. Katar’a yapılan ‘terör örgütlerini destekleme’ suçlamaları yarın AKP/Erdoğan’a yapılabilir” dedi.

Haziran’da Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Bahreyn’in başını çektiği çok sayıda Ortadoğu ülkesi Körfez’de önemli ekonomik güç merkezlerinden biri olan Katar’a yönelik ambargo uygulamaya başladı. Katar’a Müslüman Kardeşler, İran ve diğer kimi silahlı gruplarla ilişkisi gerekçe gösterilerek “teröre destek verdiği” suçlamasıyla ambargo uygulandığı kriz devam ediyor. Süreç ilerledikçe yeni denklemler oluşmaya başlarken, Türkiye Katar üzerinden konumunu şekillendirmeye devam ediyor.

‘Katar Krizi’ ve Ortadoğu’da yaşanan sürece ilişkin Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Gazete Şûjin’e değerlendirmelerde bulundu.

‘ABD’nin Ortadoğu politikası Obama dönemine göre farklı’

Katar krizinin ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan seferi ile başladığını hatırlatan Tülay, ABD’nin Ortadoğu politikasının Barack Obama dönemine göre farklılık arz ettiğini kaydetti. ABD’nin bölgede inisiyatif kaybettiğini, şimdi yeniden etkin olmak için böyle bir hamle gerçekleştirdiğini vurgulayan Tülay, “Bunun için Suriye dışında yeni denklemlere ihtiyaç duyduğu ortadadır. Trump ilk yurt dışı gezisini Arabistan’a yaparak bu konuda somut adımlar attı. Burada İslam ülkelerine talimat verircesine ‘İran ile aranıza mesafe koyun. Terörizmi İran besliyor. Terörizme karşı ortak mücadele verilecekse buradan başlanmalı’ biçiminde konuştu. Bölge için emperyalist güçlerin hala en diri gerilim konusu olan Şii-Sünni çatışmasını yeniden canlandırmak istedi” diye konuştu.

Tülay, “Trump bunu yaparken de yerleşik ABD sistemi ile yeterince uyumlu olmadığı görülüyor. Zira Obama döneminde İran’ın üzerindeki ambargoyu kaldırmanın önünü açan çeşitli anlaşmalar yapılmaya başlanmıştı” diye belirtti.

‘Ambargo kalktıktan sonra enerji şirketleri yönünü İran’a çevirecek’

Katar’ın yüzölçümü ve nüfusunun küçük ancak servetinin büyük olduğunu söyleyen Tülay, Katar’ın bir süredir İran’a ekonomi ve güvenlik konularında yakınlaştığını ve iki ülkenin çok zengin doğal gaz havzalarına sahip olduğunu belirtti. İran’a karşı uygulanan uluslararası yaptırımların kalkmaya başlamasından sonra enerji şirketlerinin yönünü İran’a çevireceğini belirten Tülay, şöyle konuştu: “Katar bu alandaki ortak menfaatleri düşünerek İran ile ilişkilerini düzeltme eğilimine girdi. Katar-İran ilişkilerindeki iyileşmenin diğer nedeni Katar’ın Arabistan ile Körfez ülkelerinin liderliği konusunda rekabete girmiş olmasıdır. Katar, Yemen saldırılarıyla Körfez’de askeri ve siyasal etkinlik sağlamaya çalışan Arabistan’dan son derece rahatsızlık duymaktaydı. Katar, Yemen’de Arabistan ittifakına karşı savaşan Husiler’e dolaylı destek sağlıyor. Son yıllarda bütün dünyanın başına bela olan güvenlik meselesi Katar’ın da meselesi oldu. Bu nedenle daha ileri giderek İran ile güvenlik anlaşmaları yaptı.”

‘ABD krizde İran ile hesaplaşıyor’

Donald Trump’ın ziyaretindeki vaatlerden ve anlaşmalardan güç alan Arabistan’ın Körfez ülkelerini ve Mısır’ı yanına alarak Katar’ı hedef tahtasına oturttuğunu söyleyen Tülay, “ABD ise Katar krizinde İran ile hesaplaşıyor. Arabistan bu sayede hem Körfez ülkelerinin liderliğine oynuyor hem de Katar’ın zenginliğini denetimine almak istiyor. Bu amacın hâsıl olması için uğraşırken tarihsel gerilim hattını oluşturan Şii hilaline karşı Sünni aksı güçlendirmeye çalışıyor. Başarabilirse Katar’ı İran’ın yörüngesinden çıkarıp kendi yörüngesine almak istiyor” değerlendirmesinde bulundu.

‘Türkiye Katar’dan hem sıcak para hem nüfuz elde ediyor’

Türkiye’nin Arabistan ve Katar ile ilişkilerinin özellikle AKP iktidarında oldukça iyi olduğunu, buralardan akan sıcak para ile Türkiye’nin ekonomisine ciddi boyutlarda yamalar yapıldığına dikkat çeken Tülay, “Bunun karşılığında Erdoğan yönetimi askeri anlaşma yaptığı Katar’ın yanında daha açık tutum sergiledi. Çünkü Katar’dan sıcak para akmaya devam ediyor, askeri anlaşmalar yapılmış, Türkiye Katar’ın finansmanıyla Katar topraklarında askeri üsler kurarak hem Katar üzerinde nüfuzunu arttıracak, hem de Körfez bölgesine askeri olarak yerleşecek. Türkiye ilerde çok farklı amaçlar için kullanabileceği bir konumlanma elde ediyor. Bundan vazgeçmez tabii. Katar ve Arabistan arasında ise zaten liderlik kavgası vardı. Katar’ın farklı ittifak arayışlarına girmesi, bir yandan Türkiye, diğer yandan İran’la ilişkilerini geliştirmesi Arabistan’ın yanı sıra, Mısır’ı, BAE’ni, Bahreyn’i, Yemen’i rahatsız etti” dedi.

‘Yeni denklemler oluştu’

Suriye’de mevcut rejime karşıtlık zemininde; Katar, Arabistan ve Türkiye’nin ortak davrandığını ve cihatçı çetelere lojistik ve özellikle finansman sağladıklarını vurgulayan Tülay, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Ancak Suriye’de evdeki hesap çarşıya uymayınca bu yekvücut blok dağılmaya başladı. Yeni denklemler oluştu. Herkes çıkarı doğrultusunda bu karmakarışık denklemin içinde yeniden konumlanmaya, yeni ittifak arayışlarına gitti. Katar krizinde Arabistan’ın Katar ile ilgili sert tutumunu ve Türkiye’nin müttefikler içinden daha yakın müttefik seçme nedenini buradan okuyabiliriz.”

‘Osmanlı hayali ile tutuşuyor, Katar’la anlaşmalar yapıyor’

Tülay, Türkiye’nin Katar meselesine çok fazla müdahil olmasını ise, “Türkiye’nin Katar ile kurduğu sıcak para ilişkisi ve Osmanlı hayali ile yanıp tutuşan AKP/Erdoğan iktidarının Katar ile yaptığı askeri anlaşmalar sonucu bölgede doğrudan askeri üsler oluşturma planının hayata geçmesi, yani bölgeye yönelik hakimiyet kurma tasarılarını kısmen de olsa gerçekleştirebileceklerini sanmaları” şeklinde değerlendirdi.

Kürtler üzerinden ABD’ye yaklaşım

Tülay, “Biraz daha kurcalayacak olursak Suriye’de YPG ve SDG’ye destek veren ABD’ye dolaylı olarak ‘Türkiye size mahkûm değil, yeni ittifak alanlarına açıktır. Bu alanlar Rusya ve İran’a kadar uzanabilir. Bizim istediğimizi yapmaz, Kürtlere mesafe koymazsanız hattınıza karşı olma ihtimali olan irili ufaklı her fırsatı değerlendireceğiz’ demektedir” ifadelerini kullandı.

‘O silahın bir gün sana dönmeme ihtimali yok’

Katar’a yapılan ‘terörizm’ suçlamasının Türkiye’yi de kapsayacağını söyleyen Tülay, şunları kaydetti: “Ortadoğu’da ve siyasi gelişmeleri benzerlik arz eden Afrika’da kullandığın silahın bir gün sana dönmeme ihtimali pek yoktur. Bu bölgede siyaset yapan herkesin mutabık olduğu bir benzetme vardır: o da bölgede siyaset yapmanın, üzerinde bir yığın patlayıcı taşıyarak kaygan zeminde dans etmeye benzemesidir. Türkiye de bundan azade değildir. Hatta Suriye savaşı başladığından beri gerçeklere gözünü kapayan, Osmanlıcılık hayalleriyle ayakları yerden kesilen dış politikasıyla yaptığı her hamle aleyhine dönmüştür. Katar’a yapılan ‘terör örgütlerini desteklemek’ suçlamaları yarın AKP/Erdoğan’a yapılabilir. Hatta Erdoğan, Katar’a yönelik blokaj ve tecridin hedefinin kendisi olduğuna inanıyor olmalıdır. Suudi Arabistan’ın Katar’a yönelik en büyük suçlamalarından biri, Katar’ın Müslüman Kardeşler’in hamiliğini yapmasıdır. Eğer bu bir ‘suçsa’, Erdoğan bu suçu 10 defa daha fazla işlemiştir. Çünkü Erdoğan/AKP iktidarının ideolojik temelleriyle Müslüman Kardeşler’inki aynıdır. AKP bu ekolün Türkiye’ye özgü parçasıdır.”

Ayrıca Türkiye’nin IŞİD’den El Kaide’ye, Ahrar uş-Şam’a kadar her türlü cihatçı örgüte yaptığı yardımların herkes tarafından bilindiğini belirten Tülay, dolayısıyla Katar’ı harcamayı göze alanların, AKP Türkiye’sini de hedefe koymalarının muhtemel olduğunu söyledi. Tülay, AKP ve Tayyip Erdoğan’ın telaşının da bundan olduğunu kaydetti.

‘Bölgede erkek kodlarının ne kadar güçlü olduğu ortada’

Ortadoğu’daki sistemin eril olması ve krizi çıkaranların yine erkekler olmasına değinen Tülay, savaşları erkeklerin çıkardığını belirterek, “Çünkü savaşlar ekonomik, sosyal, kültürel, etnik nedenlerden çıkıyor. Tabii en temelde ekonomik nedenler yatıyor. Kadınlar dünyadaki sermayenin yüzde 1’inden azına sahip. Binlerce yıla dayanan ataerkil zihniyet toplumların sosyokültürel yapısında oldukça belirleyicidir. Etnik kavgalarda/savaşlarda erkekler belirleyici. İktidar, fetihçilik, güç erkeklerin tekelindedir. Bu genel doğrulara dinin, otoriter rejimlerin toplumsal yaşama müdahale biçimlerini ve yoğunluğunu düşününce, bölgede erkek kodlarının ne kadar güçlü olduğu ortaya çıkıyor” diye konuştu.

‘Kürt kadınlarının verdiği mücadele bölge için çok önemli’

Bölgede bin yıllara dayanan ataerkil egemenliğe, savaşlara, her anlamda tecavüzcü erkek zihniyetine karşı kadın mücadelesinin tohumlarının ekildiğini söyleyen Tülay, yakın tarihte 20. yüzyılda Mısırlı, İranlı, Filistinli, Iraklı kadınların mücadele deneyimlerinin ortada olduğunu vurguladı. Günümüzde ise Kürt kadınlarının verdiği mücadelenin bölgenin tamamı için çok önemli bir deneyim olduğunu dile getiren Tülay, “Ortadoğu’da dillerine pranga vurulan, sessizce evinin avlusunda yaşayan, peçe arkasına gizlenmiş kara gözler ve ruhlar tanımının yerini; özgürlük ateşiyle yanan kadınların mücadelesi almaya başladı çoktandır. Ve kadınlar, sadece kendi kurtuluşları için mücadele etmekle yetinmiyor, bölge halklarının kurtuluşuna, toplumsal özgürleşmeye paha biçilmez katkılarda bulunuyor” diyerek, sözlerini noktaladı.

(Gazete Şujin – Habibe Eren)