“21.yüzyıl devrimleri, örgütsel ve politik çoğulculuk, sınıfsal ve sınıf içi ifadeler çeşitliliği, kapsanan anti-kapitalist dinamikler zemini, kimlik yelpazesi, karşı-kültür hareketleri, yerel ve ülkesel toplumsal muhalefet odakları bakımından çok bileşenli ve çok eksenli, zenginleşmeye açık, dinamik ve siyasal ile toplumsal olan arasındaki mesafeyi eritecek şekilde konumlanan koalisyonların eseri olabilirler ancak. Bu tarz bir ittifak siyaseti işçi sınıfının kendi iç birliğini sağlamasının da vazgeçilmez bir yoludur. İşçi sınıfı böyle bir ittifak siyasetinin başını çekmek, müttefiklerinin özgüllüklerine alan açmak, özerk var olma haklarını tanımak, çeşitli mücadele eksenleri arasında paralellikler, kesişmeler, yakınlaşmalar ve örtüşme zeminleri yaratmakla yükümlüdür. (…)”
“Zengin koalisyonlar oluşturma ve geliştirme, aynı zamanda, sosyalist demokrasiyi öğrenme ve icra etmenin, kapitalist rasyonalitenin ötesine geçen kurumlaşmalar yaratmanın, örgütsel biçimler ve işbirliği kipleri konusunda ufkumuzu sürekli genişletmenin, farklılıkları iletişimsel, ilişkisel, etkileşimsel, müzakereci ve dayanışmacı usullerle zaman içinde genişleyen bir ortak payda ile kuşatmanın, çoklu karar alma ve uygulama yordamlarını yetkinleştirmenin de vazgeçilmez bir yoludur.”
(SYKP Programı’ndan)
Bizler Kavga Sosyalist Dergi çevresi ve Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) olarak mücadelemizi aynı örgütsel çatı altında sürdürme kararı alıyoruz. Karşılıklı katılma ilişkisi olarak tanımlandığımız bu adım; uzun bir süredir yürütülen Yerel Dayanışma Ağları ve ardından “Kent Emekçileri Dayanışması”, gençlik mücadelesindeki ortak pratiklerin ve örgütsel/ politik olarak yeniden kuruluşçu perspektifte ortaklaşmamızın ürünüdür. Kavga Sosyalist Dergi çevresi bakımından mücadeleyi daha geniş ölçekte yürütebilmek, SYKP açısından ise yeniden kuruluşçu perspektifin gereklerini daha güçlü şekilde yerine getirebilmek bakımından anlamlı bir adımdır. Sosyalizm mücadelesine birlikte devam etme kararımız toplumsal mücadeleler bakımından şimdilik mütevazı bir adım olsa da; emeğin, doğanın, kadınların, LGBTİ+ların, ezilen, sömürülen, yok sayılan halkların ve inançların kurtuluşu kavgasında sosyalist yeniden kuruluş perspektifinin hayat bulması ve yol gösterici bir kapasiteye ulaşabilmesi açısından önemlidir.
Yaşadığımız süreç AKP -MHP iktidar bloğunun faşizmi kurumsallaştırma, toplumu sindirme ve biat ettirme hedefiyle demokrasi güçlerine baskı, şiddet ve terör siyasetiyle saldırdığı bir süreçtir. Pandemi felaketinin ortaya çıkışıyla birlikte iktidarın yaşadığı iktisadi ve siyasal kriz ile bu krize eşlik eden ekolojik yıkım koşulları büyüyerek devam ediyor. İktidar her fırsatta gücünü işçiler, emekçiler, kadınlar, LGBTİ+lar, doğa, kültürel değerler, Aleviler, Kürtler ve tüm ezilenler üzerinde sınıyor.
Mevcut iktidarın demokrasi güçlerine karşı daha doğrudan ve paramiliter kuvvetlerini devreye sokacakları daha çatışmalı bir döneme girme olasılığı veya iktidarın katastrofik bir çöküş yaşaması güçlü olasılıklar arasında. Böyle bir durumda ya da buna imkan tanımayacak yeni bir Gezi isyanı benzeri toplumsal hareketliliğin oluşması halinde HDP, sol- sosyalist yapılar ve diğer siyasal özneler olarak hazırlıklı olduğumuzu söylemek mümkün değil. 2015’ten bu yana faşizme karşı en geniş cepheyi oluşturma konusundaki yetersizliğimiz de bu gerçeğin kanıtı durumunda.
Son beş yıldır süregelen saldırılar devrimci sosyalist yapıları nicelik ve nitelik olarak fazlasıyla daraltıp, büyük oranda örgütsel sınırlarına hapsederken, geniş bir “örgütsüz devrimciler” toplamı da oluşturdu. Ağırlaşan politik görevlere yanıt üretememek, birbirinden kopuk pratiklerle yaşanan taktik disiplinsizlik ve giderek içe kapanmış bir “örgütlü örgütsüzlük” hali solda dağınıklığın kronikleşmesini beslemektedir. Her yapının kendince yanıt üretmesi gereken ortak sorunlardan geri çekilmesi; dar grupsal ve örgütsel sınırlarla kapanma eğilimi, sistemden çok içte ve dışta birbirine karşı siyaset yaparak var olma pratiği, giderek daha fazla çit yaratan, küçük parçalara bölünen sektler konumuna düşülmesine ve hatta daha ötesinde siyasal yapı olmaktan çıkıp sosyolojik grup pozisyonuna düşme tehlikesine yol açmıştır. Mutlaka aşılması gereken gerçekliğimiz budur.
Mümkün olan her başlıkta, mümkün olan her derinlikte yan yana geliş ve antifaşist mücadelenin sorunlarına örgütlü müdahale dönemin ertelenemez, başat görevi olarak önümüzde duruyor. Devrimci hareketin bütünsel ihtiyaçlarına çözüm üretecek bir yaklaşım; mücadele anlayışlarını, biçimlerini, enstrümanlarını karşı karşıya koymadan, birbirini boşa düşürecek tarzda işletmeden birleşik bir görevin parçaları olarak anlayan ve önce devrimciler arasındaki çitleri yıkan bir sorumlulukla mümkündür.
Her yapı kendi nicel ve niteliksel özellikleriyle bugüne gelen varlığını içerip aşma göreviyle karşı karşıyadır.
Başta sol/sosyalist yapıların örgütlülüğünün sağlanması olmak üzere toplumsal dinamikleri derinlemesine kapsayabilecek, bu dinamiklerle karşılıklı etkileşim kanallarını maksimum düzeyde açmayı öngören çeşitli ara formlar, yeni kesişme noktaları, örgütsel modeller, ilişki biçimlerini birlikte yaratmak, bunları kalıcılaştırmak, faşizme ve esas kaynağı olan kapitalizme, patriyarkaya karşı mücadelenin güçlenmesine hizmet ettirmek zorundayız.
Bizler Kavga Sosyalist Dergi çevresi ve SYKP olarak karşılıklı yeniden kurulma adımımızın işçi sınıfına ve tüm ezilenlere karşı daha fazla sorumluluk altına girme anlamına geldiğini ve sınıf mücadelesine katkısı oranında değeri olacağını biliyoruz.
Yaşasın sosyalizm!