AKP Hükümeti’nin Kürt sorununu barış ve müzakereyle çözmek yerine, güvenlikçi politikalarla çözme kararının ardından, Kürt Özgürlük Hareketi’ni imha etmek için devreye soktuğu savaş politikası halklarımızı ve ülkeyi bir savaş ve kaos ortamına sokmuş bulunuyor. Bu süre içinde Kürt illerinde yüzlerce insan yaşamını yitirdi ve yitirmeye devam ediyor. Halkın yaşam alanlarında devam eden, devletin tankları ve topları kullandığı, on binlerce askerle yürüttüğü savaş, evleri ve işyerlerini, yaşam alanlarını yerle bir ediyor. Savaşta, genç Kürt devrimcilerin yanı sıra, siviller ve çocuklar da yaşamını yitiriyor.
AKP hükümeti tarafından bu yıkım ve savaş politikasına karşı çıkan toplumun çeşitli kesimleri baskı altına alınıyor. Bir korkutma, sindirme, ezme politikasıyla bütün toplumsal muhalefet rehin alınmaya çalışılıyor. Bir televizyon programına çıkan ve savaştan rahatsızlığını dile getiren, ‘Çocuklar öldürülmesin’ diyen öğretmene dava açılıyor, ‘devletimin yanındayım’ diyen ya da demek zorunda kalan televizyon programcısına bile dava açılıyor. Hükümete yakın kimi gazeteciler bunları da yeterli bulmayıp, televizyon programına katılan konukların dahi özür dilemesini istiyor.
Ancak bütün baskı ve sindirme politikalarına rağmen AKP ve sarayın politikalarına karşı direnişe yeni sesler ekleniyor. Hükümetin savaş politikasına karşı 89 üniversiteden 1128 akademisyen ‘Barış İçin Akademisyenler’ adı altında toplanarak, ‘Bu suça ortak olmuyoruz’ dedi. Akademisyenler, metinlerinde, ‘‘Siyasi iktidarın muhalefeti bastırmaya yönelik tüm yaptırımlarına karşı çıkıyoruz. Devletin vatandaşlarına uyguladığı şiddete hemen şimdi son vermesini talep ediyor, bu ülkenin akademisyen ve araştırmacıları olarak sessiz kalıp bu katliamın suç ortağı olmayacağımızı beyan ediyor, bu talebimiz yerine gelene kadar siyasi partiler, meclis ve uluslararası kamuoyu nezdinde temaslarımızı durmaksızın sürdüreceğimizi taahhüt ediyoruz’’ vurgusunda bulundu.
Ancak, “Suça ortak olmuyoruz” diyen akademisyenler, metnin basınla paylaşılmasının ardından öncelikle hükümete yakın medya organları tarafından hedef gösterildi. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendilerine güya akademisyen diyen bir güruh çıkıyor. Terör örgütünün eylemlerine karşı topraklarını savunan devletine dil uzatıyor. Sözde akademisyenler bildirisine imza atan, isimleri bizden ama zihinleri yabancı tipleri bir kenara bırakıyorum. Ya devletin yanında olursunuz ya da teröristin ve terör örgütünün yanında olursunuz. Türkiye, terör örgütü çökertilene kadar mücadele devam edecektir. Akademisyenlerden izin alacak değiliz. Bunu herkesin çok iyi bilmesi lazım. Bunların haddini de bilmesi lazım. Bu devletin ekmeğini yiyip de düşmanlık eden herkes en kısa sürede hak ettiği cezaya çarptırılmalıdır” dedi ve akademisyenler tekrar hedef gösterildi. Yüksek Öğrenim Kurulu (YÖK) akademisyenler hakkında soruşturma başlatılacağını duyurdu. Bugün ise her fırsatta hükümete desteğini açıklayan bir mafya grubu akademisyenleri açıkça tehdit etti.
AKP hükümetinin ve Saray’ın istediği, savaş politikasına toplumun bütün kesimlerinin ‘kayıtsız’ ve ‘şartsız’ biat etmesidir. Hükümet kendisinden yana olmayan kesimleri ‘‘Terörle mücadele’’ kavramı kapsamında, ‘Ya tamamen devletin yanındasınız ya da terörden yanasınız’ diyerek kutuplaştırmaya, herkesi kendi kampında toplamaya çalışmaktadır. Asıl terör üreten AKP hükümetinin başkanlık sistemi, yeni anayasa ve Saray’ın diktatörlüğü için başlattığı savaştır. Türkiye için ve halklarımız için elzem olan, sarayın savaşına karşı çıkmaktır.
Toplumun geleceği olan gençlerimizin eğitim ve öğrenim hayatının önemli bir eşiği olan üniversitelerdeki öğretim görevlilerinin, AKP hükümetinin Kürt halkına ve muhaliflere açmış olduğu bu savaş ve sindirme politikasına karşı geliştirdiği, onurlu ve cesur duruşu selamlıyoruz. Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi olarak “Barış İçin Akademisyenler” metnine imza atan öğretim görevlilerinin yanında olduğumuzu belirtiyoruz.
Yaşasın Özgür ve Bilimsel Üniversite!
SOSYALİST YENİDEN KURULUŞ PARTİSİ
MERKEZ YÜRÜTME KURULU
