SYKP 3. Olağan Kongre/Konferansı “Diren, Birleş, Yeniden Kur” şiarıyla gerçekleştirildi. Eş Genel Başkanlıklara Canan Yüce ve Cavit Uğur’un seçildiği, PM üyelerinin belirlendiği Kongre/Konferans’ta ülke ve dünya gündemine ilişkin tartışmalar yürütüldü, kararlar alındı.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP), 3. Olağan Kongre/Konferansı 13-14 Ekim 2018’de Ankara’da Akar Otel’de yaklaşık 400 kişilik bir üye katılımıyla ve “Diren, Birleş, Yeniden Kur!” şiarıyla gerçekleştirildi. Eş Genel Başkanlıklara Canan Yüce ve Cavit Uğur seçildi; Parti Meclisi üyelerini belirlendi.
Kongre/Konferans’a Ortadoğu ve Afrika’dan siyasi parti temsilcileri katıldı ve birer konuşma yaptı. Lübnan Komünist Partisi Dış İlişkiler Politbüro üyesi Ahmed Dagher, Lübnan Demokratik Halk Partisi Dış İlişkiler Sorumlusu Muhammed Hachico, Tunus Halk Cephesi Dış İlişkiler Sorumlusu Walid Abbasi, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Abu Ali Ahmed ve Hınçak Partisi Dış İlişkiler Sorumlusu İskender Aleks Köçkeryan’ın ardından DİSK, KESK, DTK, HDP, HDK, TMMOB, TTB, DBP, DP, ESP, SODAP, TİP, TÖPG, SMF, 78’liler Derneği’nin temsilcileri ve Yeşil Sol Parti Eşbaşkanı Naci Sönmez ile EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan’ın konferansı selamlayan kısa konuşmalarının ardından siyasî tartışmalara geçildi.
SYKP 3. Olağan Konferansında dört ana başlıkta tartışmalar yürütüldü ve verilen önergeler karara bağlandı. Bu tartışmalar ve kararlar, ülke ve dünya gündemini değerlendirmenin yanı sıra SYKP’nin yakın gelecekte izleyeceği siyasî hattın da şekillenmesini sağlamış oldu. SYKP’nin sosyalist siyasette ve işçi sınıfı mücadelesinde yeniden kuruluş iddiasının güncellenmesini sağlayan bir dizi kararın ardından, başta Türkiye ve Ortadoğu olmak üzere faşizan, savaş yanlısı, baskıcı siyasî yönelimlerin karşısında nasıl bir muhalefet örmek gerektiği konusunda görüşler dile getirildi; kararlar alındı. Filistin ve Suriye halkları ile dayanışma içinde olunduğu vurgulandı.
İki günlük konferansın ikinci günü, SYKP’nin kendi örgütlenme sorunları ve yönelimlerine ilişkin tartışmalar ile başladı. Ekonomik kriz koşullarının ve dolayısıyla emekçi sınıflar üzerindeki etkilerinin ağırlaştığı şimdilerde, SYKP’nin de işçi sınıfına yüzünü daha fazla dönmesi ve gerek HDP/HDK içindeki gerekse bağımsız faaliyetlerinde sınıf politikalarının ön plana çıkması gerektiği vurgulandı. Kongre/konferans, eşbaşkanların ve Parti Meclisi listesinin belirlenmesi ile son buldu.
SYKP 3. Olağan Konferansı Sonuç Bildirgesi’nin tam metni şöyle:
Lübnan Komünist Partisi Dış İlişkiler Politbüro üyesi Ahmed Dagher, Lübnan Demokratik Halk Partisi Dış İlişkiler Sorumlusu Muhammed Hachico, Tunus Halk Cephesi Dış İlişkiler Sorumlusu Walid Abbasi, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Abu Ali Ahmed, Hınçak Partisi Dış İlişkiler Sorumlusu İskender Aleks Köçkeryan; DİSK, KESK, DTK, HDP, HDK, TMMOB, TTB temsilcileri; DBP, DP, ESP, SODAP, TİP, TÖPG, SMF, 78’liler Derneği’nin temsilcileri ve Yeşil Sol Parti Eşbaşkanı Naci Sönmez ile EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan’ın katıldığı konferansımız, dünya, bölge ve Türkiye’deki siyasal gelişmeleri değerlendirerek partimizin önümüzdeki dönem izleyeceği siyasal hattı belirledi.
2015 yazındaki ve sonrasındaki katliamlar, HDP’ye yönelik sürekli büyüyen operasyonlar, 6-8 Ekim 2015’te Kobane ile dayanışma eylemlerine yapılan saldırılarla 50’nin üzerinde insanın katledilmesi, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması gibi uğraklardan geçen, “önceden bilinen ve bastırılmak üzere yol verilen” 15 Temmuz 2016 Askeri Darbe Girişimi’nin hemen ardından büyük bir hız kazanan faşizmin inşa ve yerleşme süreci, 16 Nisan Referandumu ile hukuki ve tüzel geçişini tamamladı, 24 Haziran Seçimleri’yle birlikte ise olağanüstü bir ivme kazanma olanağına sahip oldu.
Ancak bu hiçbir şekilde faşizmin kurumsallaşmasını tamamladığı, yerleştiği anlamına gelmiyor. Faşist iktidar bloğunun iç gerilimleri, toplumun yüzde 50’sinin bastırılamayan direnişi, Gezi ayaklanmasının bakiyesi olarak varlığını sürdürmeye devam eden ve AKP’nin toplumu yeniden formatlama girişimleri karşısında her fırsat bulduğunda kendine has biçimlerde filizlenmeye devam eden direniş odaklarının varlığı, toplumsal muhalefet saflarında yenilgi atmosferinin henüz yaratılamamış olması, faşist iktidar bloğunun uluslararası arenadaki tartışmalı konumu faşizmin inşa ve yerleşme sürecinin çatışmalı ilerleyeceğini gösteriyor.
Diğer yandan derin bir iktisadi kriz içinde bulunuyoruz. Daha yüksek enflasyon, daha yüksek faiz oranları, daha zor kredi temini, şirket iflasları, işten çıkarmalar, pazar daralması ve yeniden iflaslar biçiminde bir kısır döngünün içine girmiş durumdayız. İktidar ne kadar itiraz ederse etsin bu kısır döngünün varacağı yer, kredi bulabilmek için IMF kapısında dilenmek olacak. IMF’nin ilacı ise işçilere, emekçilere, yoksul halka çileden başka bir şey getirmeyecek olan kemer sıkma politikaları.
Gittikçe derinleşecek olan iktisadi kriz siyasal krizi de tetikleyecek, geniş yığınlar nezdinde AKP İktidarı’nın meşruiyetini tartışmalı hale getiren bir döneme girilecek. Siyasal krizle sarmalanmış olan iktisadi kriz toplumsal huzursuzluğun yükselmesi, toplumun bütün kesinlerimde hak arayışlarının filizlenmesi, AKP’nin dayandığı toplumsal tabanın adım adım çözülmesi sonucunu doğuracak.
Erdoğan’ın HDP’nin yerel seçimlerdeki olası başarısına ilişkin olarak “seçimi kazansalar da kayyum atayacağım” tehdidi iktidarın baskı ve şiddeti artan ölçülerde ve kesintisiz biçimde devam ettireceğini gösteriyor.
15 yıllık AKP İktidarı, ülkede, bölgede ve Ortadoğu’da arka arkaya işlenmiş suçların tarihinden başka bir şey değil. İktidar katından indiklerinde yargılanacaklarını çok iyi bilen AKP kurmaylarının, kaderlerinden kaçınabilmek için baskı ve şiddete başvurmaktan başka bir çaresi bulunmuyor.
Eğer toplumsal muhalefet saflarında yenilgi atmosferini yaratabilir, eğer toplumun dokularına nüfuz etmiş olan direniş odakları imha edebilirse AKP İktidarı’nın hedefi faşizmi kalıcı biçimde yerleştirmek, böylelikle bir susuş toplumu yaratmak, Türkiye’yi karanlık bir tünele sokarak uzun yıllar despotça yönetmektir.
Riskleri olduğu kadar olanakları da içinde barındıran bir döneme giriyoruz. Faşizm eşik atlamak, kalıcı alarak yerleşmek isterken, bir zihniyet yenilenmesi gerçekleştirmeyi becerebilirsek, faşizmin tökezleyip devrilmesini sağlayacak bir karşı vuruşu yapma olanağına da sahip olabiliriz.
Bugün faşizmin durdurulması, işçi hareketinin ve sosyalist hareketin yeniden kuruluşu, en geniş anti-faşist cephenin oluşturulması, demokratik ve sosyal cumhuriyetin kurulması, iç içe geçmiş bir dizi ittifak ve yeniden kuruluş hamlesini başarıyla ve senkronize bir biçimde yürütebilmemize bağlı hale gelmiştir.
Partimiz, faşizmin yerleşmesi tehlikesine karşı kurucu bileşenlerinden olduğumuz HDP’yi güçlendirmeye devam ederken, yerel seçimleri de dikkate alarak olası bütün muhalefet güçlerini ortak bir antifaşist cephede birleşmekten, tarafsızlaştırmaya kadar uzanan, faşist iktidar bloğunu içerden çatlatmayı da hesaba katan en esnek ilişkileri geliştirmeyi esas alacak, bu doğrultuda her türlü çabayı gösterecektir.