Resmi rakamlara göre 3 milyona yakın, gayri resmi rakamlara göre 4 buçuk milyon Suriyeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin baş destekçisi olduğu bir savaş yüzünden yurtlarından göç ederek Türkiye’ye sığındılar. İç savaş başladığı günden itibaren Suriyeli sığınmacıların Türkiye’ye gelmeleri için adeta teşvik edildiler. Bu teşvikteki en büyük amaç, Rojava ve Türkiye’deki Kürt bölgesi arasında tampon bölge oluşturmak ve sığınmacıları buralara yerleştirmekti. Ayrıca Suriye iç savaşına müdahalenin de aracı olarak görülen milyonlarca Suriyeli sığınmacı, bu amaçlar hasıl olmayınca Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP tarafından iç politika malzemesi olarak kullanılmak istenmekte.
Her şey bir yana, mağdur ettiği bu kitleye “mülteci” olma hakkını dahi vermeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi kalkmış “vatandaşlık” hakkı vermekten bahsediyor! Türkiye, 1967 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Protokolü’nü imzalamasına rağmen coğrafi sınırlılık ilkesini devam ettirdiğinden (bunu devam ettiren tek ülke Türkiye’dir!) dolayı Avrupa ülkeleri dışındaki ülkelerden gelenlere “mülteci” statüsü tanımıyor, onları tarifi belirsiz, uluslararası yaptırımlardan neredeyse muaf “sığınmacı” statüsünde tutuyor. Bu hukuksuzluk yetmiyormuş gibi AKP iktidarı 2011 yıllında çıkardığı kanunla, Suriye’den gelen göçmenleri Cenevre Sözleşmesi’nin hukuki çerçevesinin dışında alarak onları istisnaya tabi tutmaya karar verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin Suriyeli sığınmacılarla ilgili politikalarının “insaniyetle”, “Uluslararası hukukla” en ufak bir bağlantısının olmadığına ilişkin şüphemiz yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP dört buçuk milyon Suriyeliye baktığında evinden, yurdundan olmuş, yaşam savaşı veren insanlar değil, iç ve dış politikasında kullanacağı “malzemeler” görüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir taşla adeta kuş katliamı yapmak istiyor. Suriyelileri dış politikada Avrupa devletlerinin AKP’nin insan hakları ihlallerine göz yumması için şantaj malzemesi; Suriye Türkiye sınırında cihatçı çetelerin militan kazanma havuzu ve cephe gerisi alan malzemesi; iç politikada Alevilerin ve Kürtlerin yaşadığı bölgelerde demografik yapıya müdahale malzemesi; şehirlerde emek gücü maliyetini düşürme malzemesi; toplum genelinde milliyetçi histeriyi yükseltme malzemesi; seçimlerde seçmen malzemesi, vb. olarak kullanmak istiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin Suriyelileri bu şekilde görmesi ve kullanmaya çalışması, Türkiye demokrasi güçlerinin ve halklarının bu yaklaşıma yönelik haklı öfkelerini Suriyeli sığınmacılara doğrultmalarının gerekçesi olamaz. Hele ki sınırsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için mücadele eden komünistler için, yaşam alanlarından kopartılıp başka bir coğrafyanın en alt tabakasına yerleştirilmiş bir topluluğun “vatandaş” sayılıp sayılamayacağını tartışması dahi söz konusu olamaz.
SYKP, programında da belirttiği gibi, “enternasyonalist bir parti olarak, tüm göçmen işçi ve mültecilerin kendi uygun gördükleri ülkelere erişebilme hakkını, gittikleri yerde insanca ve onurluca yaşama, çalışma, eğitim ve sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanma, kültürlerini yaşayıp yaşatma, siyasal yaşama katılma olanaklarının sağlanmasını savunur; bu uğurda mücadele etmeyi temel görevlerinden sayar. Irkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı ödünsüzce savaşır.”
Parti olarak amasız fakatsız, tereddütsüz ve hatta en güçlü şekilde Türkiye’deki tüm mülteci, göçmen ve sığınmacıların tamamına derhal Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma hakkının verilmesi gerektiğini savunuyor ve tüm demokrasi güçlerini de bu savunuda ortaklaşmaya çağırıyoruz.
- Devlet hiçbir gerekçenin arkasına sığınmadan derhal Suriyelilerin ve aynı zamanda mülteci olarak kabul etmediği yüz binlerce Afrikalı, İranlı, Iraklı, Afganistanlının mültecilik haklarını kabul etmeli ve bu konudaki uluslararası şartları yerine getirmeli.
- Avrupa Birliği’yle yapılan mülteci anlaşması derhal iptal edilmeli ve isteyen Suriyelinin özgürce Avrupa devletlerine geçişi için gereken kolaylıklar sağlanmalıdır.
- Esir kamplarını aratmayan Suriyeli sığınmacı kampları en kısa sürede boşaltılmalı, Suriyelilere ve diğer tüm sığınmacılara istediği şehre yerleşme hakkı tanımalıdır. Devlet bu konuda bütçe ayırıp devlet imkânlarını da kullanarak (TOKİ, vs.) sığınmacıların konut ihtiyacını karşılamalarına katkı sağlamalıdır. Bu yerleştirme işlemi gerçekleşene kadar kamplar yerli ve uluslararası sivil toplum kuruluşlarının denetimine, bütün toplumsal kesimlerin iletişimine, etkileşimine açılmalıdır.
- Suriyeli sığınmacıların ucuz iş gücü olarak kullanılması engellenmeli, isteyene çalışma hakkı tanınmalı ve durumu suiistimal eden işverenler ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Suriyeli çocuk emeği sömürüsünün mutlak suretle önüne geçilmeli.
- Suriyeli sığınmacıların her türlü kültürel, eğitsel, politik, sağlık hakları garanti altına alınmalı bu konulardaki düzenlemeler hızla gerçekleştirilmelidir.
- Özellikle kadın ve çocuklarla ilgili özel destek programları devreye sokulmalı ve tüm iyileştirici faaliyetlerde bu kesimlere öncelik tanınmalı.
- Bu çalışmalarla belirlenecek net aktif tutarı sınırının üzerinde net aktifi bulunan sermaye şirketleri ve gerçek kişi sermaye sahiplerince üstlenilmesi için geçici bir “Suriyeli sığınmacılarla dayanışma vergisi” kanunu çıkartılmalıdır. İlgili masraflar hiçbir şekilde aylıkla çalışanlardan kesinti ya da çeşitli zorunlu kullanım faturalarına ek olarak yansıtılmamalı, işçi, emekçi ve işsizlere ek yük getirmemelidir.
- Suriyeli sığınmacılara yönelik milliyetçi, ırkçı histeriyi besleyen her türlü yayın, çalışma, örgütlenme, propaganda cezalandırılmalı, aksine kardeşliği ve dayanışmayı, bir arada yaşamı savunan propaganda yaygınlaştırılmalıdır.
- Suriyeli sığınmacılara yönelik sağlanacak bütün bu iyileştirmelerle birlikte adli suçlulara karışanlar ya da cihatçı terör destekçileri gerekli kovuşturmaya tabi tutulmalı ve gereği yapılmalıdır.
- AKP Suriyeli sığınmacıları Kürtlere ve Alevilere yönelik demografik yapıya müdahale malzemesi olarak kullanmaktan vazgeçmeli. Özel olarak bu halkların yaşadığı bölgelere kamp kurma ya da yerleştirme politikalarına son vermelidir.
- Türkiye Cumhuriyeti devleti Suriye’deki iç savaşa her türlü müdahalesini sonlandırmalı, Suriye’de barış ortamının inşasına katkı sağlayacak pozisyona çekilmelidir. Ve elbette bugünkü ortamın oluşmasında sorumluluğu olan tüm devlet görevlileri hakkında tahkikat başlatılmalıdır.
Bizlerin mücadele etmesi gereken Suriyelilerin varlığı değil, onların alet edilmek istendiği politikalar ve bu politikaların sahipleridir.
Suriyeli sığınmacıların Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin politika malzemesi olarak kullanılmaktan kurtarılması ancak güvenebilecekleri, inanabilecekleri, haklarını savunacaklarından emin olacakları ve bir bileşeni olabilecekleri başka bir siyasi öznenin alanı güçlü şekilde doldurmasıyla mümkün olacaktır. Onları AKP’nin kucağına iten politikalarla değil!
Şovenizme, ırkçılığa geçit vermeyeceğiz!
Yaşasın halkların kardeşliği, eşit, adil birlikteliği!
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi – SYKP
13 Temmuz 2016