Sivas’ta 2 Temmuz 1993’te Madımak Oteli’nde 35 canımızın, kolluk kuvvetlerinin gözetimi altında yakılmasının 23. yıldönümünde de bırakalım bu katliamın hesabının sorulmasını ve ölenlerin yakınlarından özür dilenmesini, devletin Alevilere yönelik şiddet, ötekileştirme ve aşağılama politikası hız kesmeden sürüyor.
Sivas’ta, devletin derin güçlerinin teşviki ve resmi güçlerinin göz yummasıyla günler öncesinden başlatılan kışkırtmalar sonucu bir “kara kalabalık” 2 Temmuz günü Madımak Oteli’nde bulunan, Pir Sultan Abdal şenlikleri için gelmiş olan aydın ve sanatçıları kuşatmış, öğle saatlerinde başlayan kuşatma akşam saatlerinde oteli yakmaya varmış ve burada 2’si otel çalışanı 35 insanımız tekbir sesleri arasında diri diri yakılmıştı. Saatlerce süren bu kuşatma ve yakma vahşeti bütünüyle devletin kolluk kuvvetlerinin gözetimi altında yapılmış, SHP’nin de ortağı olduğu Hükümet en ufak bir müdahalede bulunmamıştı.
Katliamla ilgili açılan dava ise, önce yakanları değil yakılanları suçlayan bir iddianameyle katillere çok az bir ceza verilerek sonuçlandırıldı. Ardından temyiz sonucu katillere 33 idam cezası verildi. Ama dosya mahkemeler ve Yargıtay arasında dolaştırılırken sonunda ilgili mahkeme heyeti zamanaşımı gerekçesiyle tüm tutukluları serbest bıraktı.
Bunlar da gösteriyor ki 2 Temmuz katliamı yüzyıllardır -Osmanlı’dan Cumhuriyet’e- Alevilere karşı yürütülen baskı, ötekileştirme, asimilasyon ve katliam politikalarının bir parçasıdır. Yakın tarihin 1978 Maraş katliamının, 1980 Çorum-Sivas-Malatya katliam ve katliam girişimlerinin bir devamıdır.
Alevilere yönelik bu devlet politikasını 14 yıldır AKP hükümetleri daha da ağırlaştırarak sürdürüyor. Kendi Sünni-İslam anlayışları doğrultusunda mezhepçi bir politikayı giderek derinleştiren Erdoğan/AKP iktidarı bir yandan “Alevi Çalıştayları” gibi göz boyama taktikleri ve kimi hak kırıntılarıyla Alevi toplumunu bölmeye, bir kısmını yanına çekmeye, bütününü Sünni-İslam içerisinde eritmeye çalışırken, Alevilerin “Cemevlerinin resmi statüye kavuşturulması, zorunlu din derslerinin kaldırılması, eğitimin dini içerikten arındırılması” gibi en temel taleplerini toptan reddediyor. Bütün toplumdan (Aleviler, diğer inanç toplulukları ve inançsızlar dahil) alınan vergilerle beslenen ve devasa bir bütçe ayrılan Diyanet İşleri Başkanlığı Sünni-Hanefi mezhebinin yayılması ve güçlendirilmesi için kullanılıyor.
Bunlar da yetmiyor! Aleviler, Özel Harpçilerin kışkırttığı yerel (ırkçı ve dinci) faşist güçler eliyle linçlere maruz kalıyor, evleri, işyerleri, dernekleri, cemevleri işaretlenerek sürekli bir katliam tehdidi altında tutuluyor, Ramazan’da oruç tutmadıkları için saldırıya uğruyor, günlük hayatta sürekli bin bir türlü aşağılama ve ayrımcılıkla karşılaşıyor. Alevilerin nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu bölgelere Suriyeli mültecilerin yerleştirileceği kamplar yapılarak oraların demografik yapısı bozuluyor.
AKP dışarıda da mezhepçi bir politika izliyor. Bölgede Sünni bir cephe yaratmaya çalışan AKP, Suriye’de Alevileri öldürme fetvaları veren ve on binlercesini katleden cihatçı-selefi çeteleri politik ve askeri olarak destekliyor. Bu dış politikanın yansımaları doğrudan Türkiye sınırları içinde de kendisini gösteriyor. AKP’nin beslemeleri (başta IŞİD olmak üzere) sınır illerinde ve özellikle Arap Alevilerin yaşadığı Hatay’da yerel halk üzerinde katliam hazırlıkları yapıyor, Alevi köylerini, derneklerini, cemevlerini belirliyor ve son olarak İstanbul’da Atatürk Hava Limanı’nda olduğu gibi katliamlar gerçekleştiriyor.
2 Temmuz’da 35 canımızı yakan alevler daha sönmedi. Yüzyıllardır sürdürülen ve mezhepçi AKP tarafından yoğunlaştırılan Alevi düşmanlığını ortadan kaldırmanın, 2 Temmuz’un alevlerini söndürmenin, Saray/AKP’nin inşasına giriştiği faşist diktatörlüğü durdurmanın yolu, öncelikle Alevi halkımızın devletten ve egemen sınıfın partilerinden bağımsız kendi örgütlenmelerini güçlendirmesinden, siyaseten, hukuken ve fiilen kendini savunmaktan, tüm demokratik ve özgürlükçü güçlerle birlikte direniş cephesine katılmaktan geçiyor.
SYKP olarak 2 Temmuz katliamının hesabını soracağımızı, Alevi halkımızın ve diğer inanç topluluklarının inanç özgürlüğünü savunacağımızı, demokrasinin ayrılmaz bir parçasını oluşturan özgürlükçü laikliği hayata geçirmek için mücadele edeceğimizi bir kez daha ilan ediyoruz.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Genel Başkanları
Tülay Hatimoğulları – Ahmet Kaya