Partimiz 4. Olağan Kongresi’ne giderken Eş Genel Başkanlarımız Canan Yüce ve Cavit Uğur kongremiz ve önümüzdeki sürecin mücadele hattına dair basın açıklaması düzenledi.
“Bu ablukayı dağıtacak, yeni bir dünyayı birlikte kuracağız” şiarıyla düzenleyeceğimiz kongreye dair bilgilendirmenin yapıldığı açıklamada faşizm, kapitalizm ve patriyarkaya karşı bütün direniş dinamikleriyle ortak mücadele vurgusu yapıldı.
Ankara’da Genel Merkez büromuzda düzenlenen açıklamada “7-8-9 Ağustos 2021’de gerçekleştireciğimiz 4. Olağan Kongremizde hem Türkiye’de faşizmin kurumsallaşmasını durdurmak, hem de tam anlamıyla bir felaket üretme sistemine dönüşmüş kapitalime karşı işçiler, emekçiler ve tüm ezilenler olarak #BİRLİKTE neler yapabileceğimizi tartışacağız” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamanın tamamı şöyle:
Değerli basın emekçileri;
sizlerin şahsında ülkemizin ve dünyanın bütün işçilerini, emekçilerini, yoksul ve üretken köylülerini; kadınları, LGBTİ+ arkadaşlarımızı; Kürt, Arap, Ermeni, Rum, Çerkez ve bilimum ezilen halkları; halen yok sayılan Alevileri ve ötekileştirilen Hristiyanları, Musevileri, Ezidileri, ateistleri; binbir türlü baskıdan kaçarak göçyollarana düşen, ölüm rotalarını aşabildiğinde ise katmerlenmiş bir sömürü ve ırkçılkla yüzyüze kalan göçmenleri; bugünü karartılan ve geleceği çalınmak istenen gençleri, vicdansız istismarlara maruz kalan ve en temel hakarından uzak yaşamak zorunda kalan çocukları; sahibi değil parçası olduğumuz doğamızı, derlerimizi, vadilerimizi, ormanlarımızı, her biri yaşamın bir parçası olan kurdu, kuşu, böceği; Doğasını koruyan Amazon yerlilerini, emeğine sahip çıkan Fransız sarı yeleklilerini; patriarkaya kök söktüren Polonyalı kadınları ve LGBTİ+ları, dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük grevini örgütleyen Hindistan işçi ve köylülerini, emperyalist povokasyonların ve faşist darbenin nasıl yenileceğini bizlere somut olarak gösteren Peru, Şili ve Bolivya halklarını, her türlü ambargoya rağmen sosyalizmde ısrar eden Küba’yı, Rojava’da yeşermeye başlayan eşit ve özgür yaşam filizini; iklime ve doğaya sahip çıkma için sokakları dolduran milyonlarca iklim direnişçisi genci; diktötörü deviren ve sosyalizme doğru yürüyen Sudan halkını, işgale ve siyonizme direnen Filistin halkını; ve bizlere dayatılan sömürüye, savaşa, cinsiyetçiliğe, tekçiliğe ve türcülüğe karşı bu bütünlüğü savunduğu için zindanlarda bedel ödeyen, sürgüne düşen ve hayatını yitiren tüm devrimcileri selamlayarak başlamak istiyoruz.
Hem ülkede hem de tüm dünyada büyük bir dönüşüm sürecinin içerisindeyiz. Ekonomik, siyasi, ekolojik ve insani olarak insanlığa güvenli bir gelecek, bir umut vaat edemeyen kapitalist sitem, bu dönüşüm sürecinde kontrolü elden yitirmemek ve yeni bir “devrimler dalgasının” başlamasını engellemek için, tüm dünyada otoriter, totoliter hatta faşist yönetimleri devreye sokma çabasında.
Bu yönetimlerin en gaddarlarından, en kural tanımazlarından ve temel insan hak ve özgürlüklerinden en uzaklaşmışlardan biri de ne yazık ki ülkemizin payına düşmüştür. Erdoğan yönetimindeki faşist AKP-MHP bloğu, 20 yıla yaklaşan iktidarlarında işledikleri insanlık suçlarının, hırsızlıkların, yolsuzlukların, cinsiyetçiliğin, doğa düşmanlığının hesabını vermekten kurtulabilmek ve iktidarda kalabilmek için ülkeyi ve bölgeyi tam bir yangın yerine çevirmiş, koşar adım adım faşizmin inşasını tamamlama çabası içerisindeler.
Küresel kapitalizmin yönelimlerinden güç ve feyz alan Türkiye egemenleri, içerde azgın sömürü, baskı ve kutupaşma, dışarıda işgal, savaş ve çatışma politikalarını ayakta kalabilmenin ve yeniden dizayn edilmekte olan küresel düzende yer tutabilmenin yegane yolu olarak görüyorlar.
Kuruluşunun 100. yılına yaklaşırken hiç bir döneminde burjuva anlamda dahi demokrasiyi varedemeyen Cumhuriyet, yapısal demokratik sorunlarıyla yüzleşip aşmayı başaramadıkça içine doğru çöküyor, cumhuriyetin kalıcılaştırılmasının yegane yolu onun demokratikleştirilmesidir.
Coğrafyamızın kadim halkları ve inançlarıyla barışamayan, erkek egemenliğe ve heteroseksizme karşı küresel kazanımlara sırtını çeviren, tarihsel ve kültürel bakiyeleriyle hesaplaşamayan süregelen rejimin mafya, yağma ve dikta üretmesi kaçınılmaz. Tekçilik üzerine kurulu Türk-İslam ya da İslam-Türk paradigması aşılmadığı müddetçe sistem içerisinde dahi demokratikleşme naif bir hayal olmanın ötesine geçmeyecektir.
Kaldıki, büyük oranda Osmanlıdan devralınmış ve 100 yıldır daha da katmerlenmiş bu rejim sorunları artık büyük oranda ancak sistemsel bir dönüşümün kazanımları olabilecek bir kapasiyete ulaşmış durumda.
***
Kapitalist egemenler, dördüncü sanayi devrimi olarak tanımlanan yeni teknolojik sıçramayla milyonlarca insanı işsizliğe, açlığa, hiçliğe sürükleyecek yeni bir üretim altyapısını yerleştirirken, bu durumun yaratacağı tepkiyi kontrol atında tutacak bir gözetim-denetim devleti yoğunlaşmasının da teknik, psikolojik, sosyolojik geçişini gerçekleştirmeye çabalıyorlar.
Sistem bugüne kadar, bu çapta tıkanıklıklar yaşadığında bunu büyük çaplı paylaşım savaşlarıyla aşmaya girişti. Her iki emperyalist paylaşım savaşının gerisinde de kapitalist sistemin büyük krizleri, sermayenin değersizleşmesi ve merkezileşme ihtiyacı vardı. Milyonlarca insanı öldürerek insanlığın ve doğanın kolektif değerleri “bir avuç” büyük sermaye grubunun ve onların devletlerinin elinde toplandı. Şimdi de pandemi aracılığıyla aynı şeyi yapmayı deniyorlar. Çok kısa süreli bir kapanma ve aşı teknolojisinin kar unsuru olmaktan çıkartılarak toplum sağlığı zorunluluğu haline getirilmesiyle çoktan çözümlenebilecek olan covid-19 vakası, halen yeni sermaye rejimine geçişin örtüsü, bu süreçte kitlelerin öfkesini, enerjisini kontrol etmenin bir aparatı olarak kullanılmakta.
Artık kapitalizmde doğa ve insanlık için bir gelecek yoktur! Dahası, kapitalizmin binbir suratlı ırkçı, dinci manipülasyonlarla geniş toplumsal kesimler nezdinde rıza üretebilme imkanı da daralmıştır. Yaşam mücadelesinde artık duvara dayanan insanlık ve doğa kendine nefes alacak yollar açacaktır. Mesele, bu yolları kapitalizmi aşacak ve yeniden eşitlikçi, özgürlükçü, doğa insan bütünlüğüyle davranan yeni bir düzleme taşıyabilmektir.
Dünya-tarihsel düzleminde şimdi yapmamız gereken, yaşanmışlıklardan çıkartılmış dersler, bugünün kapitalizminin doğru analizi ve sosyal mücadelelerin devrimci bir perspektifle etkileşime geçirilmesini sağlayacak bütünlüklü bir paradigmayla yeni ve yeniden sosyalizm alternatifini aktüel hale getirmektir.
7-8-9 Ağustos 2021’de gerçekleştireciğimiz 4. Olağan Kongremizde hem Türkiye’de faşizmin kurumsallaşmasını durdurmak, hem de tam anlamıyla bir felaket üretme sistemine dönüşmüş kapitalime karşı işçiler, emekçiler ve tüm ezilenler olarak #BİRLİKTE neler yapabileceğimizi tartışacağız. “Bu ablukayı dağıtacak, yeni bir dünyayı birlikte kuracağız” şiarıyla toplayacağımız kongremizde yerel ve küresel düzeyde, rejim ve sistem krizine karşı mücadele dinamiklerini, örügtlenme perspektiflerini, ittifak ilişkilerimizi gözden geçirecek ve mutlaka bir çıkış yolu bulacak ya da yaratacağız!
Kurucu bileşenlerinden olduğumuz HDP’nin faşist iktidara karşı yürttüğü etkin mücadele Kobane ve kapatma davalarıyla akamete uğratılmaya, Kürt halk hareketiyle Batılı sosyal mücadele dinamiklerinin birlikte yarattığı demokratik alternatif boğulmaya çalışıldığı bu süreçte partimize çok daha büyük görev ve sorumluluklar düştüğünün bilinciyle bir kez daha “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber, ya hiç birimiz” diyor ve fabrikada, büroda, tarlada, doğada, sokakta, okulda, evlerde, fiziki ve dijital alanlarda, kısaca toplumsal ve siyasal devrimin bütün alanlarında BİRLİKTE davranmaya çağırıyoruz.
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) Eş Başkanları Canan Yüce – Cavit Uğur