2 Temmuz 1993’te Sivas’taki Madımak Oteli’nde 35 canımız, kolluk kuvvetlerinin gözetimi altında yakıldı. Sivas Katliamının 24. Yıldönümünde devletin Alevilere yönelik şiddet, ötekileştirme ve aşağılama politikası hız kesmeden sürüyor. Katiller korunuyor, katillerin avukatlığını yapan Bülent Tüfenkçi son AKP/Saray hükümetinde Gümrük Bakanı oldu!
Sivas’ta, devletin derin güçlerinin teşviki ve resmi güçlerinin göz yummasıyla günler öncesinden başlatılan kışkırtmalar sonucu bir “kara kalabalık” 2 Temmuz günü Madımak Oteli’nde bulunan, Pir Sultan Abdal şenlikleri için gelmiş olan aydın ve sanatçıları kuşatmış, öğle saatlerinde başlayan kuşatma akşam saatlerinde oteli yakmaya varmış ve burada 2’si otel çalışanı 35 insanımız tekbir sesleri arasında diri diri yakılmıştı. Saatlerce süren bu kuşatma ve yakma vahşeti bütünüyle devletin kolluk kuvvetlerinin gözetimi altında yapılmıştı. Hükümet en ufak bir müdahalede bulunmamıştı.
Katliamla ilgili açılan dava ise, önce yakanları değil yakılanları suçlayan bir iddianameyle başladı, dava katillere çok az bir ceza verilerek sonuçlandırıldı. Ardından temyiz sonucu katillere 33 idam cezası verildi. Ama dosya mahkemeler ve Yargıtay arasında dolaştırılırken sonunda ilgili mahkeme heyeti zamanaşımı gerekçesiyle tüm tutukluları serbest bıraktı. Bunlar da gösteriyor ki 2 Temmuz katliamı yüzyıllardır -Osmanlı’dan Cumhuriyet’e- Alevilere karşı yürütülen baskı, ötekileştirme, asimilasyon ve katliam politikalarının bir parçasıdır. Yakın tarihin 1978 Maraş katliamının, 1980 Çorum-Sivas-Malatya katliam ve katliam girişimlerinin bir devamıdır.
Alevilere yönelik bu devlet politikasını 15 yıldır AKP/Saray hükümetleri daha da ağırlaştırarak sürdürüyor. Kendi Sünni-İslam anlayışları doğrultusunda mezhepçi bir politikayı giderek derinleştiren AKP/saray iktidarı bir yandan “Alevi Çalıştayları” gibi göz boyama taktikleri ve kimi hak kırıntılarıyla Alevi toplumunu bölmeye, bir kısmını yanına çekmeye, bütününü Sünni-İslam içerisinde eritmeye çalışırken, Alevilerin “Cemevlerinin resmi statüye kavuşturulması, zorunlu din derslerinin kaldırılması, eğitimin dini içerikten arındırılması” gibi en temel taleplerini toptan reddediyor. Bütün toplumdan (Aleviler, diğer inanç toplulukları ve inançsızlar dahil) alınan vergilerle beslenen ve devasa bir bütçe ayrılan Diyanet İşleri Başkanlığı Sünni-Hanefi mezhebinin yayılması ve güçlendirilmesi için kullanılıyor. AKP/Saray, şimdi de milli eğitim müfredatına şeriat eğitimini sokmaya çalışıyor
Bunlar da yetmiyor! Aleviler, Özel Harpçilerin kışkırttığı yerel (ırkçı ve dinci) faşist güçler eliyle linçlere maruz kalıyor, evleri, işyerleri, dernekleri, Cemevleri işaretlenerek sürekli bir katliam tehdidi altında tutuluyor, Ramazan’da oruç tutmadıkları için saldırıya uğruyor, günlük hayatta sürekli bin bir türlü aşağılama ve ayrımcılıkla karşılaşıyor. Alevilerin nüfusun çoğunluğunu oluşturduğu bölgelere Suriyeli mültecilerin yerleştirileceği kamplar yapılarak oraların demografik yapısı bozuluyor.
2 Temmuz’da 35 canımızı yakan alevler daha sönmedi. Yüzyıllardır sürdürülen ve mezhepçi AKP tarafından yoğunlaştırılan Alevi düşmanlığını ortadan kaldırmanın, 2 Temmuz’un alevlerini söndürmenin, AKP/Saray’ın inşasında önemli mesafe kaydettiği faşist diktatörlüğü durdurmanın yolu, öncelikle Alevilerin devletten ve egemen sınıfın partilerinden bağımsız kendi örgütlenmelerini güçlendirmesinden, siyaseten, hukuken ve fiilen kendini savunmaktan, tüm demokratik ve özgürlükçü güçlerle birlikte direniş cephesine katılmaktan geçiyor.
SYKP olarak 2 Temmuz katliamının unutmayacağız, unutturtmayacağız!
2 Temmuz katliamının hesabını soracağız!
Alevilerin ve diğer inanç topluluklarının inanç özgürlüğünü savunacağımız!
Demokrasinin ayrılmaz bir parçasını oluşturan özgürlükçü laikliği hayata geçirmek için mücadele edeceğiz!
Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP)
Merkez Yürütme Kurulu (MYK)
30 HAZİRAN 2017